Tanrı Sözü Üzerine

Osman Kibar tarafından yazıldı. Aktif .

TANRI SÖZÜ ÜZERİNE

Tanrı’, Eski Türkçe metinlerde teñri biçiminde geçer. Başkurt şîvesi dışında bütün Türk lehçe ve şîvelerinde kullanılan bir sözdür. İslâm öncesi Türklerde tanrı, tek yaratıcı Allah yerine, İslâm döneminde ise ilâh karşılığı olarak kullanılmıştır; put adı olarak geçmez. teñri sözü, budist dönem Uygur metinlerinde ‘efendi; kral’ anlamında sapmaya uğramışsa da bu geçici olmuştur.[I]

Eski metinlerde geçen ‘teñri, teñri-teālā; çalap (yalvarılan) tanrı; bayat(güçlü, nîmeti bol) tanrı, bayıķ (doğru sözlü), bayrı (ezelî), bayan (zengin, cömert), bayar (ulu, yüce); iti>idi (kutlu, yüce); uġan>oġan>oğan (övülen, güçlü); bengü>bengi>mengü>mengi (sonsuz, ebedî); ayzıt, yaratġan’ biçimindeki adlandırmalar tek yaratıcı tanrı’yı anlatır.

‘teñri>tanrı’ :

teñri küç birtük için’[II] (tanrı güç verdiği için)

‘üze türk teñrisi’[III] (üstte türk tanrısı)

‘üze teñri basmasar asra yir telinmeser’[IV] (üstte gök basmasa/çökmese altta yer delinmese)

‘anda kisre teñri yarlıķazu kutum bar üçün’[V] (ondan sonra tanrı bağışladığı kutlu olduğum için)

‘üze teñri erklig’[VI] (üstte tanrı güçlü)

‘kene künlerde bir kün oġuz ķaġan bir yirde teñrini çalbarġuda-irdi’[VII] (gene günlerden bir gün oğuz kağan bir yerde tanrı’ya yalvarıyordu/yalvarmakta idi)

‘kök teñri birdi tüşümde kiltürsün’[VIII] (yüce tanrı verdi düşümde güldürsün)

‘kök teñrige men ötedim’[IX] (yüce tanrı’ya ben borcumu ödedim)

‘ögmek tanrı’nundur’[X] (övgü tanrı’yadır)

‘şol tanrı āyetleridir’[XI] (şunlar tanrı āyetleridir)

‘bāri ne hācet kılavuz sözi çok

birdür allah andan artuķ tanrı yok’[XII]

(işin özü -sözü uzatmaya ne gerek var- allah birdir ve ondan başka tanrı yoktur)

tanrı emrin ķılmayalar hîç fevt

tā irişince bulara vakt-ı mevt’[XIII]

(tanrı emrini yapmayanlar ölüm vakti erişince neleri elden kaçırdıklarını anlarlar)

‘çalap’         :

çalbar-mak>yalbar-mak>yalvar-mak fiilinden türemedir. Yalvarılan tanrı anlamındadır.

‘şol tanrı çalabunuzdur anundur pādişahlık’(o tanrı çalabınızdır ve pâdişahlık onundur)

‘iy çalabumuz’[XIV] (ey çalabımız)

‘bayıķ/bayat/bayan/bayrı/bayar’    :

Zengin, cömert, güçlü, ulu, büyük; yücelik ve bolluk bildirir.

‘iy çalabumuz bayıķ biz inandıķ’, ‘bayıķ sen tevbe viricisen rahmat kılıcı’[XV]

‘umay/uġan’         :

u-mak’ fiilinden türemedir. Her şeye gücü yeten, kâdir tanrı anlamındadır.

umay teg ögüm ķatun’[XVI] (umay gibi güzel annem)

‘teñri umay ıduķ yir sub basa birti-erinç’[XVII] (tanrı umay kutsal yer su üzerine çöküverdi herhalde)

‘bengü>bengi>mengü>mengi’          :

Allah sözünün ebedî/sonsuz sıfatını karşılar.[XVIII]

bengü taş toķıtdım’[XIX] (ebedî taş yontturdum)

‘idi’     :

Kutsallık, mübāreklik bildirir.

ıduķ yer’[XX] (kutsal yer)

‘yalavaç>yalvaç’ :

‘tanrı yalavacı ardınca’ (tanrı rasûlü ardınca)

‘..tanrı daķı yalavaç...’[XXI]

uçmaķ>uçmag>uçmağ(cennet) tamu(cehennem):

uçmaġa erti’[XXII] (cennete gitti; öldü)

‘ānun içün oldı bu varlıķ ķamu

ay u yıldız yir ü gök uçmaķ tamu[XXIII]

(onun için yaratıldı bu varlıkların hepsi: ay ve yıldız, yer ve gök, cennet ve cehennem)

‘adn uçmaķları’[XXIV] (adn cennetleri)

*

Yukarıda tanrı sözünün târihî akış içerisinde, birkaç  Türkçe metinde kullanımını göstermeye çalıştık. Aslında örnek çoktur; fakat bu çalışmanın hacmini zorlamak istemedik. Ayrıca, kimi itirazcılar, bilgi eksikliği ve kimi zaman da kötü niyet gösterisi olarak bu sözün kullanımına karşı çıkar. Bu, doğru bir duruş değildir. Aynı kişilerin Farsça dinî terimlerden habersiz olarak söyledikleri bu sözler çok yanlıştır. Şöyle ki: hüdā, sâhib anlamına Farsça bir sözdür; Allah karşılığı kullanılır. Osmanlı Devleti’nde ket-hüdā (ev sâhibi) biçimi resmî bir terimdir. Yine, Arapça olan ve din anlamına gelen bir hüdā sözü daha vardır. Ayrıca, eski metinlerde Farsça olan yezdān[XXV] sözü Allah karşılığı olarak geçer. Günümüz Türkiye Türkçesinde de tanrı sözü yaygındır: ‘tanrı misāfiri; her tanrının günü; tanrı selâmlarını sunmak’ gibi.

Kimi kötü kişiler allah dememek için tanrı sözünü seçmektedir. Bu, sapkın bir yoldur. 18.Eylül.1932’den 1952 yılına kadar Türkiye’de ezan okumak, Kur’an öğrenmek, öğretmek, hacca gitmek yasaklanmıştı.[XXVI] Türkçe ama uydurma ezanda allah yerine tanrı dendiği için, halk tanrı sözünden soğumuştur. Bu türlü moral bozucu, din yıkıcı uygulamalar ve sapkın yönlendirmeler sonucu, tanrı sözünün Yunanca; uydurma; putperestlik olduğu gibi söz ve duruşlar yaygınlaşmıştır; bunlar ilmî değildir; yönü iyi belirlenmemiş haklı bir tepkinin eseridir.

Aklı başında hiçbir Müslüman allah yerine -ille de- ‘tanrı diyeceğim’ veya ‘diyeceksiniz!’ diye baskı ve dayatmada bulun(a)maz. Allah yerine veya allah dememek için tanrı demek, Müslüman işi değildir. Bunu yapanların da İslâmla ilgi ve mesâfe(sizlik)leri zâten bellidir. Allah adını -asla- bırakmadan, ilâh karşılığı olarak sözde, yazıda tanrı sözünü anmak ve kullanmakta ise, bir sakınca olmadığını bu kısa incelemede göstermeye çalıştık

En doğrusunu ise, Allah bilir.

 

Osman Kibar



[I] Saadet Çağatay, Eski Türk Lehçeleri-I, s. 66, DTCF Yay. Ankara-1976, ‘teñrim meni niçük seversiz (efendim beni ne kadar seversiniz)’

[II] Muharrem Ergin, Orhun Âbideleri, Boğaziçi Yay., Kül-tigin, doğu, 12

[III] Kül-tigin, doğu, 10

[IV] Kül-tigin, doğu, 22

[V] Kül-tigin, doğu, 28-29

[VI] Bilge kagan, kuzey, 12

[VII] Muharrem Ergin, Oğuz Kağan Destânı, Hülbe Yay. İst.-1988, s. 31

[VIII] Oğuz Kağan Destânı, s. 43

[IX] Oğuz Kağan Destânı, s. 46

[X] Muhammed bin Hamza, Kur’an Tercümesi, s. 1

[XI] Kur’an Tercümesi, s.31

[XII] Muharrem Ergin, Mevlid -vesiletü’n-necât- MEB Yay. İstanbul-1990, s. 90

[XIII] Mevlid, s. 71

[XIV] Kur’an Tercümesi, s. 15, 38, 352

[XV] Kur’an Tercümesi, s. 127, 128

[XVI] Kül-tigin, doğu, 31

[XVII] Tonyukuk II. Taş, batı, 3

[XVIII] Efe geleneğinde ‘bengi’ diye nâra atılır.

[XIX] Bilge kagan, kuzey, 15

[XX] Tonyukuk, II. Taş batı, 3

[XXI] Kur’an Tercümesi, s. 64, 149

[XXII] Kül-tigin, kuzey, 22

[XXIII] Mevlid, s. 15

[XXIV] Kur’an Tercümesi, s. 354

[XXV] ‘kur’an’da zafer vādediyor hazret-i yezdān

[XXVI] 1947 yılında Umum Matbûât Müdürü (Basın yayın genel müdürü) Vedat Nedim Tör imzasıyla yayınlanan bir genelgede ise gazete ve dergi yazılarında ‘Allah ve ahlâk’ kelimelerinin kullanılmasının yasaklandığı duyuruluyordu

 

Paylaş


     Osman Kibar’ın Eski Yazıları

Yazar Hakkında

Osman Kibar

Online dergiler Online dergiler