20 Yaş Sendromu

Said Doğrul tarafından yazıldı. Aktif .

 

Hayat kaldırımında kovalambaç oynanan günlerin üstüne yeni takvim yaprakları kondukça; koşuşturmalar kovalamaya başlıyor kalabalıkları, giderek yükselen bir hızla.

Geçmişte çizgilere basmadan yürümeye çalışırdım küçücük ayaklarımla; oysa kırmızı çizgili bir çemberin içindeyim artık, 45 numara bir ayakkabıyla.

Cebimdeki şekerlerin yerini gözyaşları aldıkça; etrafımdaki gözler belirsizleşiyor, şekilleri silikleştiren astigmatik görme bozukluğuyla.

Şekeri dibinde kalmış demsiz çaylar yudumladıkça; hatırlıyorum hayatımdaki en büyük sorunun pötibör bisküviler olduğunu, dağılıveren, çaya batırınca.

Bastırılmış serüvenlerimi şuurumun bulanık sularına bırakırken; sahilde bir şişe buluyorum, hayat diye başlayıp ‘-dır’ ekiyle biten cümlelerle dolu bir mektup gelecekten gelen.

Bir zamanlar, disiplin budalası lise müdürlerinin asık suratlarıyla dalga geçerken; haşarılıklarımı kırbaçlayıp terbiyeli bir sirk kaplanına çeviriyorum, yüzümde hukukçu ciddiyetine sahip mahkeme duvarını örerek şimdiden.

Kopya çekilemeyen hayat okulunun ‘Yaşama Giriş’ sınavında, zor sorularla boğuşurken; babamın sesini arıyorum: Dünyaya gelir gelmez kulağıma fısıldanan ezanda hissettiğim o güven.

Ve daha dün annemin kollarında koşarken, anacığımı özlüyorum şimdi kilometrelerce öteden.

***

Hayat çocukken güzel; umut salıncaklarında huzurlu uykulara dalarken, ninenin dizlerinde masal dinlerken…

Makyajlanmış kişi ve kişiliklerin baygın kahkahalarla kirlettikleri heceler değil; seslerin en masum renginden ninni dinlemek güzel.

İfrat ile tefrit arasında volta atmadan, uyku ile uyuşukluk arasında raks etmeden, sorunların tıklım tıklım kasvetini yaşamadan oyuncak arabalar sürmek güzel; ateş otoyollarında mumdan otomobillerle yol almak değil.

Kısacası hayat çocukken güzel; ölmekten değil, yaşayamamaktan korkmak güzel.

***

Yaş 20.

Gülümsemelerimizin uçurtmaları artık başka ellerde. Ellerimizin sıcaklığı, kaldı eldivenlerimizde. Bakir bünyeler bencilliğin kördüğümünde. Yarımlar tamamlanıyor, küstah ve riyakâr öznelerle.

***

Yaş 20.

Gününü gün etmek, gününü dün etmekten farksız. Bardağın dolu tarafında bulunan suyu içip susuzluğunu gidermek yetersiz. Fatih’in İstanbul’u fethettiği bir yaşta; fethi basit mefhumların, çiğneye çiğneye çürütülmüş çeşitli sıfatların ve topuklu ayakkabı giymiş ünvanların photoshoplanmış fotoğraflarında oyalanmak gereksiz.

***

Yaş 20.

Yolun kaçta kaçı eder?

Not: Bu yazı, yirmi yıllık yaşamıma dair bir özeleştiridir.

 

Yazar Hakkında

Said Doğrul

Said Doğrul

İlk ve orta öğrenimini, gözünü açtığı şehirde tamamladı. Hukuk okumak üzere Bursa akvaryumundan İstanbul deryasına kulaç attı. Bir müddet tiyatro ile oyalandı, üç-beş kısa filmimsi çekti. İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku yüksek lisans programında temaşager, aynı kurumda Sosyoloji lisans talebesi. Sıfat değil, eylem olarak ‘yazar’lığını, editörlüğünü de yaptığı Fikir Adası e-dergisinin yanı sıra, sair süreli yayınlarda sürdürüyor. Şu an ise uzak ülkelerde, davulun sesinin geldiği yeri bulmaya çalışıyor. İleride cennetlik olmak istiyor.

 

Kafa Kâğıdı:       |  

Online dergiler Online dergiler