Halil Çiçekfidan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Ailenin ilk çocuğu olarak Fatsa’da doğdu. Akşam ezanından sonra sokakta olmama ilkesiyle yeşillikler arasında bir çocukluk geçirdi. Süper solak olduğu halde sağ elle yemek yeme çalışmalarına kendini adadı ve başardı. İlkokulu İnegöl’de, liseyi Bursa Anadolu Lisesi’nde tamamladı. On sekiz yaşını henüz doldurmuşken dil eğitimi için Washington D.C.’nin yolunu tuttu. Şimdilerde Galatasaray Üniversitesi'nde Kamu Hukuku Yüksek Lisans talebesi, FSMVÜ'de araştırma görevlisi. Annesine sesini yükseltip odadan hışımla dışarı çıkarken ayağının yine eşiğe çarpacağından emin.

Kafa Kâğıdı:       

 

Yazar-okur ilişkisine dair pek çok şey söylenmiştir. “Yazarlar ne işe yarar, okurları olmasa.” gibi bir cümleyle giriş yapıp, iki tarafın birbiri için ne kadar önem arz ettiğini uzun uzadıya anlatma niyetinde değilim. Bunun yerine, gözlemlerimden yola çıkarak yazar-okur ilişkisinde birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Gezi olayları mı? Hayır. ODTÜ’de başörtülülerin kovulması olayı mı? Hayır. Kamuda başörtüsü serbestisi mi? Hayır. Ergenekon mu? Hayır. 28 Şubat mı? Hayır. Maalesef bu soru zincirine ekleyebileceğimiz daha nice meselemiz var. Ama hayır hiçbiri tek başına bu yazının konusu değil ve fakat her biri bu yazının yazılmasını gerektiren hal-i pürmelalimizin sebeplerindendir. Koca bir acılar birikintisi..

 

Kafamız fena halde karışık. Kararlı hale gelemeyen ilişki ağımızdaki uyumsuzluklar her gün farklı biçimlerde karşımıza çıkıyor. Ortada alışık olmadığımız, tam olarak tanımlayamadığımız mantığa bürünmüş terkipler ve bundan doğan tavırlar var. Karışık meyve sularındaki gibi “bu hangi meyvenin tadı?” sorusunun cevabı bizim için meçhul.

Her toplum,kendisinden önceki jenerasyonların bilinçli ya da bilinçsiz tercihleriyle başa çıkmak zorundadır. Geçmişteki olumlu hamlelerin avantajlarıyla birlikte, her kuşak, ertelenmiş, önemsenmemiş, ihmal edilmiş konuların ağırlığını sırtlamış bir halde doğar.

Ölümünden yüzyıllar sonra, isminin heybeti altında yazıyorum Barbaros. Varlığın değilse bile; ismin tanıklık etmişti tek kişilik saklambaçlarıma.

O hazinelerin haritasını ben sakladım, itiraf ediyorum.

Sonra da kimse yerini bulmaya heveslenmesin diye dizelerin altına mührünü bastım.

Online dergiler Online dergiler