Eleştiri: 1984 | Kültür&Sanat

Kültür-Sanat Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

2+2=5: BİR GEORGE ORWELL BAŞYAPITI

  

Yıllarca süren savaşlar sonunda dünya üç büyük devletin egemenliğine kalmıştır: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya. Kitabın ilerleyen sayfalarında öğreniriz ki, aslında bu üç devletin de birbirinden farkı yoktur. Ancak kitap Okyanusya tarafını anlattığı için, diğer iki devletin durumunun çok kötü olduğu ve Okyanusya’nın pek yakında dünyanın tek hâkimi olacağı düşüncesi bize sık sık empoze edilir.

Okyanusya’da (Doğu Asya ve Avrasya gibi) komünizm hüküm sürmektedir. Parti, güçlü ve bilge bir lider tarafından yönetilmektedir: Big Brother. Büyük Birader her şeyi bilir ve görür. Her yerde onun kocaman posterleri asılıdır ve o posterleri delip geçen bakışlarıyla adeta beyninize hükmetmektedir. Posterlerin üstünde aynen şöyle yazmaktadır: Big Brother is watching you!

Her yerde; işyerlerinde, evlerde, hatta tuvaletlerde tele-ekranlar vardır ve insanların yaptığı her hareket parti üyeleri tarafından denetlenmektedir. Parti sahiplenici ve kucak açıcıdır; aslında hükmedici ve beyin yıkayıcı olsa da!

Parti bu sayede her şeyi denetleyebilmektedir, bir tek şey dışında: düşünmek. İşte bu yüzden, en büyük suç düşünmektir! Cezası ise ölümden bile daha beterdir.

Parti, insanların düşünmesini engellemenin bir yolunu bulmuştur: "yenikonuş". Yenikonuş'un tek amacı, kullanılmakta olan sözcükleri her geçen gün biraz daha azaltarak, insanların kendilerini ifade edebilmelerini olanaksız kılmaktır. 1984'te henüz Yenikonuş tek iletim aracı değildi; İngilizce ile birlikte kullanılmaktaydı. Parti, Yenikonuş'un 2050'ye dek İngilizcenin tamamen yerini almasını planlıyordu. Yenikonuş benimsendiği ve İngilizce tamamen unutulduğu zaman, kabul gören öğretilere karşıt düşüncenin üzerinde düşünülmesi olanaksız hale gelecekti. Yani, Yenikonuş'un sözcük dağarcığı, bir parti üyesinin açıklamak istediği tüm kavramları doğru ve ustaca kullanabilmesine izin verirken; bunun dışındaki tüm kavramları ve onlara ulaşabilmenin dolambaçlı yöntemleriniortadan kaldırmaktaydı. Bu, kısmen yeni sözcüklerin kurulmasıyla; ama daha çok istenmeyen sözcüklerin dışlanmasıyla ilgiliydi.

Yenikonuş'un en tehlikeli özelliği, "çift düşün" idi. Çiftdüşün sayesinde insanlar, önce kendi kendilerini kandırıyorlar; daha sonra da kendilerini kandırdıklarını unutup, yaşamaya devam ediyorlardı. 

1984'te Okyanusya, Doğu Asya ile müttefikti ve Avrasya ile savaş halindeydi. Ancak üç devlet de o kadar güçlüydü ki, ikisi birleştiğinde bile diğerine üstünlük sağlayamıyordu. Kitabın ilerleyen sayfalarında, değişen şartlar gereği Okyanusya, doğu Asya’ya savaş açar ve Avrasya ile müttefik olur. Bir süre sonra dengeler yeniden değişir ve bu bir kısır döngü içinde dolanıp durur. Ancak; parti'nin hata yapmış olması gerçekten mümkün müdür? Yani, Okyanusya bir zamanlar Avrasya ile savaşıyordu... Buradan tek bir sonuç çıkarılabilir: Avrasya kötüdür. Parti ise asla kötülerle ortaklık yapmaz. Bu yüzden tarih değiştirilmek zorundadır. Bütün gazeteler, dergiler, kayıtlı belgeler değiştirilir ve şu konuma gelinir: Okyanusya tarihin başından beri Doğu Asya ile savaşmaktaydı ve Avrasya ile müttefikti. Kayıtları değiştiren kişiler, çift düşün yardımıyla kayıtları değiştirdiklerini unuturlar. Doğu Asya 'artık' müttefik değildir: Doğu Asya zaten hep bizim düşmanımızdı!

İnsanlar ikiye ayrılmış durumdadır: İnsanlar ve Proleterler. İnsanlar, parti için çalışırlar. Her an parti için bir şeyler yapmak zorundadırlar. Partinin yasaklamaları ve dayatmaları aslında hep 'insanların iyiliği' içindir.

Proleterler ise, parti ile ilgileri olmayan fakir kesimdir. Parti’nin yasakları bunlar için geçerli değildir; onlar zaten önemsiz yaratıklardır, insan bile sayılmazlar. Onlar içki içip sarhoş olan, bütün gün kahvede iskambil oynayan ve en önemlisi parti'ye yarar sağlayamayan zavallılardır. Parti üyelerinin proleterlerle iletişim kurması yasaktır. Parti, kendisine bir tehdit unsuru olma ihtimali olan proleterleri yaptığı baskınlarla öldürür.

Kendisi de bir parti üyesi olan eserin anti-kahramanı Winston bir şeylerin ayırtına varmıştır. Her sabah 7'de kalkıp gece yarılarına kadar parti için çalışmak, bunun dışında başka hiçbir uğraşa sahip olmamak; hayatın anlamı gerçekten de bu mudur? Bundan gerçekten zevk mi almaktadır? Acaba gerçekten de uçak denen aleti parti mi bulmuştur? Acaba bir gün parti yazıyı da kendisinin bulduğunu iddia edecek midir? Kuşkusuz Winston bu düşüncelerini kimseyle paylaşmaz, çünkü kimsenin arkadaşı yoktur. Birine bunlardan bahsetmesi, partiye güvensizliğini belli etmesi olacaktır ki, bu da ölüm fermanını kendi eliyle imzalaması demektir. Ancak işin kötü tarafı, kendisi bile hiçbir şeyden emin olamamaktadır, çünkü partinin iddialarının tersini kanıtlayabilecek tek bir kanıt bile yoktur!

Winston herkesten ölesiye nefret etmektedir, ancak birileriyle partinin geleceği hakkında konuşurken, yüzüne o aptal, memnun koyun ifadesini yine de yerleştirmek zorundadır. Memnuniyetsizlik, parti için tehdittir ve gereken hemen yapılır.

 

     Winston'ın çalıştığı bakanlıkta özellikle dikkatini çeken biri vardır; bir kadın. Bu kadın tüm nefretinin sorumlusu gibidir âdeta. Hiç durmadan, saatlerce partinin yaptığı güzel işlerden, etrafa getirdiği iyiliklerden, hayatın ne kadar harika olduğundan bahsetmektedir. Winston bu kadının görevini veya kim olduğunu bilmemektedir, ancak eğer bir fırsatını bulabilse, onu öldürmekten memnunluk duyacaktır.

Winston'ın çalıştığı yere arada bir uğrayan O'Brien adlı bir adam vardır. Winston, nedendir bilinmez, o adamın da kendisiyle aynı hisleri paylaştığını düşünmektedir. O da partinin aslında ne olduğunun farkındadır sanki bu yüzden bir fırsatını bulup kendisiyle aynı görüşleri paylaşıp paylaşmadığını öğrenmek istemektedir. Ancak bu pek mümkün değildir, her yerde tele-ekranlar vardır ve Winston'ın onunla iletişim kurma şansı neredeyse hiç yoktur. Ayrıca O'Brien partinin etkili kişilerinden biri olarak bilinmektedir; Winston ya yanılıyor idiyse, o zaman ne olacaktır?

Derken Winston bir gece rüyasında O'Brien'ı görür. Kendisi ona şöyle demektedir: "Karanlığın olmadığı bir yerde buluşacağız".

Winston artık emindir O'Brien'ın da kendi tarafında olduğundan, ancak yine de ona ulaşması pek kolay olmayacaktır.

George Orwell’ın kehanet sayılabilecek romanı. Dilin ve şartlandırmanın toplum üzerinde ne derece başarılı olabileceğini gösteren eserdir. 

Kitapla ilgili en sık rastlanan eleştiri kitabın Komünizm eleştirisi olduğu yönünde olsa da; kanımca Komünizm ve Faşizmin karşılaştırmalı eleştirisidir.

Kitabın kurgu dünyasında kullanılan üç slogan;

Özgürlük köleliktir.
Bilgisizlik kuvvettir.
Savaş barıştır.

Günümüzde ise bu distopya gerçekten ütopya mı sorusuyla beynimizi kurcalamaya devam eder…

Online dergiler Online dergiler