Röportaj; Sahibinden İkinci El Üniversite Tavsiyeleri - Said Doğrul | Manşet - Eylül 2012

Administrator tarafından yazıldı. Aktif .

SAHİBİNDEN İKİNCİ EL ÜNİVERSİTE TAVSİYELERİ

Herkesin lügatinde farklı manalar taşıyan üniversite, özellikle yeni başlayanlar için, idealizmin mikrodalga fırınında çabuk ısıtılmış klişeler barındırır: Tek noksanı yakışıklı bir gitarist olan rock grupları, atılacak sayıları alkışlamaya hasret ponpon kızlar veya gerçek oyunculuğa muhtaç tiyatro toplulukları...

Aşağıda yer alan satırlar, tecrübelerin ızgarasında pişti. Ellerinin hamuruyla didaktik bir cevap vermek yerine; tüm misafirlerimiz, kendi hatıralarının mutfağından tavsiyeler sundu,  saptamalarıyla masayı donattı ve sisteme yönelik eleştiriler közledi. Hepsinin eline sağlık.

Umarız karın doyurur. Keyif almanız dileğiyle...

***

Ey genç kardeşim!
Operatörlerin sana sağladığı avantajlı paketler, Şebnem Ferah konserleri, sararmış kurumuşların arasından bulabildiğin bir avuç yeşil çimen seni bekliyor. Her gördüğünle konuşma, terli terli soğuk su içme öğütlerinde bulunmak yerine; üniversite hayatın boyunca eğitim aldığın alan dışında her alanda kendini yetiştirebildiğin kadar yetiştirmeni salık vermek istiyorum. Nasılsa zihnin en az dört yıl kadar herkes bilim insanı olacakmışcasına gerekli/gereksiz ayırt etmeksizin akademisyenlerce işgal edilecek. O yüzden tavsiyem bu yılları gezip, öğrenip, okuyup, keşfederek geçirmen. Bu arada söylemeden edemeyeceğim bir husus daha var ki o da 'kişilik bunalımı' denen yemeğin tadına üniversitede bakacak olman. Tabi benim gibi hastaların gözünde 'Doktor Hanım!', asistanların gözünde 'stres topu', hocaların gözünde 'döner sermaye' olduğun bir okulda değilsen yemek senin için daha lezzetli olabilir. Afiyet olsun...

Yasemin Ersoy

İstanbul Üniversitesi

*

Burslu girsen dahi, "Hııı özel üniversite mi? Sen değil baban okuyor o zaman...” diyerek, kuvvetli mizah anlayışlarını ortaya koyan amcaların karşısında, cinnete beş kala’yı çekersin. Okulda ilk gününü, defile yapılan bir podyuma düşmüş gibi hissederek, etrafındakilere gözlerini kısarak ve olan biteni anlamaya çalışarak bakarken geçirirsin. Okulun cafelerinde (hayır tabi ki kantin değil, sil onu kafandan) Ray-Ban gözlüğünü takmış, ajan misali gencin elindeki ‘iphone’u ve arabasının anahtarlarını masaya artistik bir hareketle fırlatarak oturduğunu görürsün; alıp ıslak odunla dövesin gelir elbet. Sonra o yaşlı amcalara hak vermeye başlarsın. Bir devlet üniversitesi öğrencisine kıyasla, şanslı olduğun tek konu Öğrenci İşleri’nde insan muamelesi görmendir. Dersler konusuna gelince; eline bir devlet üniversitesinin ders programını aldığında kıyaslama yapmaktan hicap duyar, açığı kapatmak için Fırınlar Birliği ile anlaşma yapman gerektiğini fark edersin. Okulu bitirip mezun olduğunda ise hala ÖSS’de kaydırma yapmış olabilme ihtimalleri üzerinde düşünür ve her şeye rağmen kaderine isyan etmez hamd edersin.

 

Esra Baralı

 

Beykent Üniversitesi

 

*

Sevgili yuvadan uçan kuş;
Baştan konuşalım, o üniversiteye attığın kapağı bir daha hayatın boyunca bulamayabilirsin, hem zaten umursamazsın da. Okulun kapısından girdiğin anda nasıl çıkacağım telaşı başlar...
Seçtiğin meslek ise öğrenciliğin müddetçe, yakana taktığın ve ailenin baktıkça övündüğü bir broştur sadece. Sonuçta öğrenci, öğrencidir. Hukukçusu, öğretmeni, tıpçısı olmaz (olsa da işe yaramaz o ayrı). Akıl bir yere çalışır ve menfaatler o noktada birleşir, sonra… Sonrası ise 140 karaktere mutlaka sığdırmaya çalışacağın hoş aktivitelerdir. Lakin “Üniversiteliyiz, gezeceğiz, eğleneceğiz yea”cıların havası sınavdan önceki gece söner. Saç sakala karışır, kahveler sıcak sulara... Unutulan bir şey vardır ki “İki final arası düğün olmaz!”

Biraz popülerlik istiyorsan çantanda kendi tuttuğun notlar olmalı. Yalnız o da, sadece bayramda dedelerinin ellerini öpmeye gelen çocuklar gibi sadece vize-final dönemi uğrar sana, “Vefa”yı ararsın...

Neticede, üniversite; 4 yıl sonra başlayacak hayatının bir fragmanı gibidir aslında... O yüzdendir ki dileğimiz: İyi Seyirler...

Afra Baş

İstanbul Medipol Üniversitesi

*

Üniversite dediğimiz yer, eğitimden çok hayatın başladığı yer. Bu yüzden hayat için belirleyeceğiniz yolu iyi seçmeniz gerekiyor. Seçtiğiniz bölüm ne olursa olsun, bu hayatın kimyasını, felsefesini, edebiyatını, hukukunu, işletmesini iyi bilmeniz ve benimsemeniz lazım.
Ki üniversitenin size öğreteceği tek şey, büyümekten çok olgunlaşmanız gerektiğidir. Bunun idrakinde olduğunuz her an, bütün o dersler, ödevler, tezler, projeler anlatıldığı kadar zor gelmeyecek size.

Unutmadan; üniversitede hiçbir zaman elektrikler gitmez. smile

Hepinize başarılar arkadaşlar. smile

Merve Ceylan

Akdeniz Üniversitesi

*

Burası o kadar ilginç bir yer ki, ne 'keşke gelmeseydim' diyebiliyorsun ne de 'iyi ki seni seçtim İÜHF' cümlesi çıkabiliyor ağzından. Artılarını eksilerini bir kâğıda yazıp ölçüm yapmaya kalksam; 'keşke'lerin 'iyi ki'leri götürmesinden korkmamın sebebi pişmanlık olur, 'iyi ki'lerin galip gelmesinin ise 'büyük memnuniyet' göstergesi olmasından korkarım... Tabii 4(!) sene içinde bu iki kelimenin arasına sıkışıp kalırsak da olmaz. Müthiş dostluklar, edinilen çevre ve İÜHF isminin 'anahtar' görevi görmesi kağıdın sağ tarafına yazılabilecek cinsten.smile Biz miadımızı doldurmak üzereyiz tabii 4 senede bitecekse... Yeniler ayırmaya çalışacak kâğıdı 2'ye ve karar veremeyecek 'keşke' mi 'iyi ki' mi diye... smile

 

Zemfira Aliyeva

 

İstanbul Üniversitesi

 

*

 Üniversite, kimimizin ideali kimimizin de hayal kırıklığı. Hukuk fakültesi demek “doktrinde bu konuda 2 görüş var, bu hususa aşağıda değineceğiz” demek. ‘İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ demek ise minimum 4 yılımızı özetlemeye yetiyor sanırım. Herkesin hayatında en azından bir kere imrenerek baktığı Beyazıt’taki o heybetli kapıdan içeri girerken bazılarının aklından burası da nerden çıktı, bazılarının aklından da iyi oldu, güzel oldu dediği bir sıra dizi düşünceler geçiyor işte… Fakat buralarda tutunabilmek için İÜHF’nin hızına yetişmek de gerek tabi: Yıllık sistem mi dönemlik sistem mi çatışması, bitmek bilmeyen sınav haftaları, ha alttan dersim kaldı ha kalacak stresi, yılda kaç kere aşındırıldığı bilinmeyen öğrenci işleri koridorunun sonunda bizi bekleyen ve yaptığı açıklamalarla bizi şaşırtmaya devam eden memuru, hemen gideyim de kütüphaneden yer kapayım telaşı ve belki de hepimizin uğradığı o ilk hayal kırıklığı... Aile Hukuku sınavından 70, bilemedin 60 alırım derken; 30’la 40’ın yüzümüze çarpması ve benzerleri; havuzlu bahçedeki o fıskiyenin sene de bir gün, o da yağmurlu bir günde çalıştığını görebilmek, Süleymaniye’ye karşı birer çay kahve içerken, bu kampüste her konuda sohbet edebileceğin farklı telden insanları bulabilmek ve tüm bunların ardından her senenin sonunda bu fakültenin bize kattıklarını fark etmek bence burada okumanın en güzel tarafı.

Hilal Uludağ

İstanbul Üniversitesi

*

“Sabah erken kalkıp yürüyüş yapacağım. Erkenden ders çalışmaya başlayacağım. Derslere günü gününe çalışacağım. Araba alacağım. Bir yolunu bulup yurtdışında okuyacağım. Çap, o da olmazsa yandal yapacağım. İspanyolca öğreneceğim.” gibi bilumum müstakbel gereksiz sözlerinizi kasete kaydedip üniversiteye başlamadan önce günde doksan dokuz kere dinleyin ki bunları duymaktan bıkıp dile getirmeye tahammül edemeyin. Böylece üniversite yaşamında daha özgüvenli, daha dürüst ve daha gerçekçi bir insan olabilirsiniz. Bu da sizin diğerlerinden üç adım önde olmanız demektir.

 

Ali Enes Bozüyük

 

İstanbul Teknik Üniversitesi

 

*

Üniversite denilince içimde kabaran bulutları yollama kararı aldım, dolu yağsın istiyorum. Her üniversitenin kaderinde insanların hayallerini süslemek yoktur, benimki de öyleydi. İnşaat mühendisliği benim umudumdu ve hayaller hayal dünyasında sınırlı kaldıysa yapılacak tek şey umuda sıkı sıkı sarılmaktı bana göre. Yeni insanları tanımanın oluşturduğu heyecanlı gözlerim zamanla yerini hiçbir şey anlamayan manasız gözlere teslim etti. Demek istediğim sandığım gibi değilmiş, üniversite fotoğraf karelerine hapsedilmiş mutlu insan portreleri gibi. Gülümseyen yüzler net olabilir ama arkası bulanık. Burada her an sistem değişebilir. Bir şey anlamadan geçtiğin dersler ve anlayarak kaldığın dersler olabilir. Zamanla bu durum yüzünde yersiz gülümsemeler ve ruhunda garip bir hissizlik hali oluşturabilir. Bunlar üniversitenin yan etkileri, tadınca anlıyor insan. Korkulacak bir şeyde yokmuş üstelik, aşırı dozdan ölen olmadı fakat bağışıklık yapıyor...

Seval Ün

Sakarya Üniversitesi

*

Bak arkadaşım!

Eğer şu an istemediğin bir bölüm okumak zorunda kalacağını düşünüyorsan, hiç durma hemen bırak bölümü. Sana hiçbir şey kazandırmayacak, aksine ömründen ömür alacak.  Bak arkadaşım, bir insan nasıl istemediği bir mesleği yapabilir ki! Hem yapsa ne olur, başarılı olabilir mi? Dinle bak arkadaşım, ne diyeceğim sana: Aristo, erdemli olmanın yolu, uğraştığınız “şey”i en iyi şekilde yapmaktan geçtiğini söylüyor. Ben de diyorum ki; eğer mezun olduktan sonra ilgileneceğin işi, hiçbir zaman sevmeyeceksen, okurken hiçbir zaman mutlu olamayacaksan, sırf çevrendeki baskıdan kurtulmak, bir daha sınav stresi çekmemek için okuyorsan, gerçekten okuma, bırak. Ama daha ne duruyorsun, hadi, bırak!  Hem illa üniversite okumak zorunda da değilsin, bunu da hiçbir zaman unutma.  Güzel kardeşim, kendimden örnek vereyim sana; PDR, Hukuk okumamı isteyen aileme rağmen, Siyaset Bilimi okuyorum. Siyaset Bilimi liseden beri hayalimdi. İnsan hayallerini kovalamalı dostum. İnsan hayallerini kovalamalı. Başarısız, işinden zevk almayan bir hukukçu olacağıma, işsiz ama pişmanlık duymayan bir Siyaset Bilimci olmayı daha çok yeğlerim.  Hem bakma, böyle dediğime.  Allah, mesleğini seven,  işi hakkıyla yerine getirenin illaki elinden tutar.

Öner Yiğit

İstanbul Üniversitesi

*

  

İstanbul Teknik Üniversitesi’ne yerleşip rahatladım derken, asıl problemin buradan başladığını gördüm: İstanbul’da nasıl yaşayacağım? Kilit soru buydu, nerede kalacaktım, nasıl ulaşımımı sağlayacaktım, ne yiyip ne içecektim? Üniversite ve meslekle alakalı her şeyi araştırıp, yurt olanaklarını ve ev kiralarını gözden kaçırmıştım. Devlet yurtları çıkmamıştı, özel yurtlar pahalıydı, ev sorumluluktu ve son ümidim İTÜ’nün az kontenjanlı yurtlarına kalmıştı, neyse ki barınma sorunumu bu şekilde çözdüm. Yeni bir şehir, kalabalık, koşuşturmaca, nem, aynı odayı bir yabancıyla paylaşmak ve yeni tanıştığın insanların isimlerini aklında tutabilme çabası… Hazırlık sınıfında, “bilgisayar oyununu kapatıp okula gelmiş” mühendis adaylarından fazlasını ilk etapta görememiş olsam da, çok şey öğrendiğim ve paylaştığım arkadaşlar edinmeyi, otobüsleri, metroları, trafiğin yoğun saatlerini, paranın hesabını bilmeyi, insanlarla ortak yaşamayı ve sınavlarla mücadele etmeyi zamanla öğreniyorsunuz, akışına bırakıp sabırlı olmakta fayda var.

 

Nilay Yıldırım

 

İstanbul Teknik Üniversitesi

 

 *

 

İyiniyetli Üçüncü Kişiden Not:

 

Üniversite hayatına hoşgeldin... Uykusuz gecelere, ders notları için keşif gezisine çıkacağın bol kafeinli ve ekstra doktrinli günlere, 20 satırlık cümlelere, otomasyon sistemine, kantin için beklenen uzun sıralara, Bay A ve iyiniyetli üçüncü kişiye bol bol selam göndereceğin yeni bir hayata sayfa açtın. Bu yeni sayfada karalamalar yapmanı istemem, malum burası hukuk fakültesi ve burada tükenmez kalem kullanılır. 400 kişilik amfiler bol muhabbet doğuracak, ilk zamanlarda tanıştığın ama adını unuttuğun bir sürü sınıf arkadaşın olacak, ruhları genç amca ve teyzeler seninle aynı sıralarda oturacak. 1000 küsur kişilik amfi1 ilk başta “Acaba burası kaç kişi alır?” sorusunu sorduracak. Seçimlerin, fırsatların ve etkenlerin artacağı, yapılan seçimlerin ve çıkarılan derslerin ilk başta az bir etkisi olsa da daha sonra kartopu etkisi yapacağı bir yer, üniversite. Başarının derslerden sadece AA almaktan geçmediği, sosyal yaşamda varolmanın önemini kavramak gereken bir yer. Hukuk kitaplarının kalın olması, kitap cümlelerinin 7 bilinmeyenli denklemlere taş çıkartacak kadar karmaşık olması ki kitapları anlamak kadar taşımanın da zor olması seni yıldırmasın. Bundan sonra sana en az 4 yıl kadar sorulacak olan “Siz tüm kanunları ezberliyor musunuz / Sen bu kitapların hepsini okudun mu?..” sorularına da şimdiden cevabını hazırlasan fena olmaz smile Tüm bu yenilik içerisinde kitaplar ve dersler sana hukuk hayatında yardımcı olacakken, vicdanın ve hayattan çıkardığın dersler sana hukuk insanı olma yolunda yardımcı olacak. Aramıza hoşgeldin...

Bir dost...

Dilara N. Cansu

 

Akdeniz Üniversitesi

 

 

* 

 

Asla ve kat'a ilk sene sınıfta kalmamaya çalışın. İlk sene sınıfı mutlaka geçmeye
çabalayın. Geçemezseniz de ders çalışmayı bırakmayın. Fakat çalışırken de teoriye
boğulup hayati ve hakkaniyet duygunuzu ihmal etmeyin. İkinci tavsiyem ise okula devam 
edebilmeniz için çalışmanız gerekmedikçe heveslenip hukuk ofislerinde kendinizi avutmayın. Bana bir seferinde mülakata gittiğim bir büroda şöyle denmişti bir avukat bey tarafından; "İnsan birinci sınıfta 
illa çalışmak istiyorsa tek çalışma yeri kütüphane olmalıdır, adliyeler değil." Ben bu veciz sözü o zamanlar pek ciddiye almamıştım fakat 5. yılın sonunda 6ya başlarken; görüyorum ki çok haklıymış.

Son olarak da, İÜHF fiziken ve zihnen öğrenciyi anlamak, hizmet sağlamak, yetiştirmek ve öncü
olmak
 bakımından yeterli değildir. Bu cümleyi tersten okur isek "kontenjan çok fazladır"
yazar. Bu cümleyi biraz çevirip okursak, "Fakülte demek gönüllü olmak demektir, gönüllülük esasına
 dayanır, ancak talep eden erişebilir" cümlesi anlaşılır. 

Yeni gelen arkadaşlara İÜHF isimli kara delikte yönlerini bulmada muvaffakiyetler dilerim.


Kerim Kürkçü

 

İstanbul Üniversitesi

 

Düzenleyen: Said Dogrul

 

Paylaş


     Said Doğrul’un Eski Yazıları 

Online dergiler Online dergiler