Aşkın Gözü Lenslidir

Said Doğrul tarafından yazıldı. Aktif .

 

Özeldir Aşk, ilk harfi büyük yazılır; gizli özneyi düşünen italik dalgınlığı, üçüncü tekil şahsın cümlelerinde dolanır. Dilek kipiyle çekimlenen her nakarat, okuma-yazma bilmeyen kalbin suskun satırlarında noktalanır. Cananın cenanında mecnun olmuş zamirler, iyelik ekinin kısık nefesinde canlanır.

Aşk bir tuhfe-i İlâhi, eşk ile sulanıp meşkle çiçek açan bir buket papatya.

Alfabenin kara tahtasından kapkaçlanmış birkaç çizgiden öte, bir lügatin dipsiz kuyusu. Sevgili'nin başka bir lisanda telaffuzu. Hayat sayfalarının en soluksuz kısmına konmuş bir ayraç; ve hikâyenin başlangıcı ya da sonu.

Aşk... Nice dizeler düzülmüş üç harflik paletle ve kaç paragraf paralanmış ardı sıra gelen üç noktanın tuvaline...

Kalbistana gömülmüş nice aşklar, kaleme satmış sırrını. Bestseller birçok kitap, gönlün pembe panjuru altına açmış tezgâhını.

Aşırı doz Can Yücel enjekte edilmiş bünyelerin kaldırımında, aşkın uyuşturan şırıngasıyla yürümek kolay; fakat şiir enflasyonunun olduğu bir piyasada işportacılık yapma niyetinde değilim.

O yüzden, 23 Nisan’da oturduğum İskender Pala koltuğundan kalkıp, Falım’dan aparılmış çiklet sözlerle aşkı tanımlayarak ağız esnetmekten vazgeçiyorum; Cumhuriyet gazetesi “Genç Şairler Rahatsız” manşeti atmadan konuya bodoslama girelim.

Aşk mefhumunu Mekkeli bir yetimden değil, Serdar Ortaç şarkılarından öğrenmiş sevgi kelebeklerine selam ediyorum: O mevzu, tam olarak öyle değil.

Tükettiği fast food kadar hızlı “âşık” olan pelüş kalplerin, romantik ifadelerin suyunda cinsî insiyaklarını haşlayıp yumuşatması, aşkın çiğnene çiğnene bayatlamasına neden oluyor.

Aşkbir Elif Şafak romanı değildir.

Kardan kalemlerin erimeye mahkûm müsveddesini botokslayıp, popüler kültürün vitrinine ambalajıyla konulan ‘aşk’ metası, çok satanlar listesinde zirveye oynar.

Bir sevgilisinin olması gerektiğini 14 Şubat’ta fark eden her yavrugen, modernitenin tedavüle soktuğu sanal açlıklara göre karnını doyurur; içi boşaltılmış olguların açık büfesinde, tabağına ‘yeni heyecanlar’ doldurur.

Hedonist arzuların makyaj setidir günümüzde mezkûr mefhum: Demet Akalın güftesini pudralar, Facebook paylaşımlarına ruj sürer, magazin haberlerine rimel çeker...

Tek heceden tek geceye indirilen aşk, Anthony Giddens’ın ifadesiyle plastik cinselliğin minare kılıfı. Bu sihirli ‘yazılım’, tensel temayüllerin kontrastını düşürüp, hazza dayalı çekimleri sepya tonlarla rötuşlar.

Oysa aşk, metafizik arterlerinden koparıldığında kan kaybeder ve bir et parçasında sukut eder.

Mecazî aşkın çorak toraklarına ekilmiş bir sevda, Cemal Süreya mısralarında nadasa da bırakılsa, Şems-i Ezelî’nin ışığını almadan yeşeremez; modern zamanların erozyonuna maruz kalarak çürür; güller turab, gülistan harab olur.

Gönül bir güzeli görünce, giz suretin görkeminde gezinir. Göz güzeli gönle gömmedikçe, sîret, suretin altında ezilir.

Said Nursi’den (ç)alıntılarsak: “Aşk, şiddetli bir muhabbettir; fâni mahbublara müteveccih olduğu vakit ya o aşk kendi sahibini daimî bir azab ve elemde bırakır veya o mecazî mahbub, o şiddetli muhabbetin fiatına değmediği için bâkî bir mahbubu arattırır.”

Yani yıldırım aşkıyla bizi çarpan dilberin Dülger’ini görmedikçe, hüsna hüsrana döner.

Âşık, maşukunu aşmaz ve aşkını kalbinde pişirmezse, aşı tatsızlaşır; hormonların fritözünde kızarmış abur-cubura alışır.

Zira söz konusu kavram, çeken [etken] ve çekilen [edilgen] iki süjeyi ihtiva eder. Maşuk ve âşık özneler, Yeşilçam sokağında kovalambaç oynarken sevmeyi öğrenemezse, aşkın körebeliği, hayatın merkezine karşı cinsin çöreklenmesi sonucunu doğurur.

Çünkü sevgi, iki insanın el ele tutuşup aynı yöne bakmasıdır; sadece birbirini görerek diğer her şeyi sıfırlaması değildir; puslu bakışlar fırlatıp kesişmesi hiç değildir.

Sağlığa zararlıdır aşk; manasından bîhaberlerin ulaşamayacağı yerde muhafaza edilmelidir.

Yazar Hakkında

Said Doğrul

Said Doğrul

İlk ve orta öğrenimini, gözünü açtığı şehirde tamamladı. Hukuk okumak üzere Bursa akvaryumundan İstanbul deryasına kulaç attı. Bir müddet tiyatro ile oyalandı, üç-beş kısa filmimsi çekti. İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku yüksek lisans programında temaşager, aynı kurumda Sosyoloji lisans talebesi. Sıfat değil, eylem olarak ‘yazar’lığını, editörlüğünü de yaptığı Fikir Adası e-dergisinin yanı sıra, sair süreli yayınlarda sürdürüyor. Şu an ise uzak ülkelerde, davulun sesinin geldiği yeri bulmaya çalışıyor. İleride cennetlik olmak istiyor.

 

Kafa Kâğıdı:       |  

Online dergiler Online dergiler