Altı Yazarın Kaleminden Somali
BEN SOMALİLİ ÇOCUK
Ben somalili çocuk,hayallerimin olmadığı bir ülkede,babamı tanımadan öleceğim günü bekleyerek yaşıyorum.
Daha doğrusu, yaşatmaya çalışıyorlar beni,kirli suya batırılmış, birkaç kum tanesiyle.
Bizim burada, kum taneleri bile sayılarak verilir, biri diğerinden daha çok doymasın diye.
ZULMÜ ALKIŞLAYAMAYIZ!
Bizler mutlu olmayı bilmeyiz aslında. Hepimiz içimizde bir yerlere yetişme kaygısı olgusunu yerleştirmişiz. Nefislerimize dur demek, aklımıza gelmeden, hep daha iyisini daha fazlasını umuyoruz. Ummak belki masum bir eylem bunlar için. Arzuluyoruz, tutkuyla istiyoruz. Öyle bir tutku ki bu gözümüz kimseyi görmüyor.
SOMALİ’DE ÇOCUK OLMAK
Pencerenize sarı-sıcak tonlarıyla vuran güneş ışığı kirpiklerinizi aralatıyor ve güzel bir sabaha uyanıyorsunuz. Anneniz sesleniyor: ''Hasan oğlum, haydi kahvaltıya gel.''
Güneş yakıcılığını arttırdıkça, karnınızdan gelen ağrılara daha fazla dayanamayarak annenizin kucağına saklanmaya çalışıyorsunuz. Ancak çare etmiyor ve gözlerinizi bir umutla yeni bir sabaha açıyorsunuz. Bugün de yaşıyor olduğunuza şükrediyorsunuz. Anneniz fısıldıyor: ''Hasan yavrum, biraz daha dayan...''
BE HEY!
Derisinden kemikleri çalınmış;
Tutunduğu her dal omzuyla beraber koparılmış, uzuvları kalaşnikoflaştırılmış,
Vicdan simsarı sülüklerce, insanlığın mahcubiyet kızılıyla gelip,
Boğazına lokma kaçmış moruyla uzanıverdiği
Yer; Afrika..
AFRİKA
Afrika, siyahın tüm kötülüklerin rengi olmasına karşılık, tüm kötülüklerin kendinde yaşandığı, beyaz insanların siyahları mezalime uğrattığı topraklar... Tarih boyunca sömürgeciliğin anayurdu olmuş olan bu topraklar, acıların başkentliğini yapmıştır. Beyaz insanların tüm dünyadaki maddiyat tapınmalarından bu topraklarda nasibini almıştır.
AÇLIK OYUNLARI
Şehrin arka sokaklarında karanlık bir holüdür. Eteğinde yükselen sütunlar, elden düşme hayatların beşiği, güneşte soyulmuş asfaltı yeis batağı olmuştur. Kokusu keskin. Çünkü içi hınç dolu. Yüzünü amaçsızca dolanan gövdelerin küfrü tekmeler. Ceplerinde onlarca insanın tiksinerek bıraktığı lokması, sefâheti, yoksulluğu… Şehrin günah dolu göğsünde gece açan bir çiçek gibi özüdür.