Tabusuz Millet

Esra Matur tarafından yazıldı. Aktif .

 

“İnsan ne ırkının, ne dilinin, ne dininin, ne nehir mecralarının ne de sıradağların istikametinin esiridir.” diyor Ernest Renan. 

Renan, Fransız bir filozof ve yazar. Erken Hıristiyanlık tarihi ve siyasi teoriler üzerine etkili araştırmalar yapmış, tarihin önemli isimlerinden biri.

“Millet nedir?”  isimli makalesiyle zihinlerde millet kavramı adına yepyeni ufuklar açan değerli bir şahsiyet.

Bir milleti millet yapan kavramlardan bahsederken ırk, dil, din, coğrafyadan söz etmiyor.

Aksine bu kavramları savunanları eleştiriyor, farklı teori ve kuramlarla onlara yanılgılarını gösteriyor, tarihten örnekler sunuyor… Ortak ırk, ortak dil, ortak din millet olmak için şartsa eğer, nasıl oluyor da üç dili, iki dini, üç ya da dört ırkı olan İsviçre bir millet oluyor da, mesela pek homojen bir bölge olan Toscana neden bir millet olmuyor?

Renan, saf ırkın hiçbir surette var olmadığını söylüyor. Asillerin bolca olduğu İngiltere, Fransa ve İtalya kanın en karışık olduğu milletlerdir, diyor. O’na göre, insanlık tarihi “zooloji”den ayrı tutulmalı. Dünya üzerinde herhangi bir yere gittiğimiz vakit, insanların kafa ölçülerine bakıp yüz / alın / (Türkler için bıngıldak) kontrollerini yapıp ortak ırklardan gelip gelmediğimizi tespit etmek saçmalıktan başka bir şey değil.

Etnografya ( ırk bilimi) hiç şüphesiz değerli bir bilimdir. Ama ne zaman siyasete / diplomasiye bulaştırılır, o zaman bir bilim olmaktan çıkıp yanlışlıklara sebebiyet verecek bir kavram olma yoluna gider. Dünya’nın insan hakları ve barış için mücadele başlattığı ırkçılık (racism), ırk biliminin farklı mecralara yanlış entegre edilmesiyle türedi.  Bir “bilim dalından” bize hakikati vermesinden öte, bizim politik / ideolojik amaçlarımıza hizmet etmesi istendi ve ırk biliminin masumiyeti yok edildi.

Irktan bu kadar söz etmişken, benzer mevzu “dil” için de geçerlidir. Eğer söylenildiği gibi, dil birleştirici / millet yapıcı bir işlerliğe sahipse, neden aynı dili konuşan İngiltere ve ABD diye iki ayrı devlet görüyoruz? Neden aynı dili konuşan İspanya ve Latin Amerika devletleri tek bir millet oluşturmuyor? Ya da ülke sınırları içinde 4-5 ayrı dilin konuşulduğu ülkeler / milletler var… Onlar bu dil konseptine nasıl oldu da ters düştü o zaman?

Ve din.. Siz aynı dine inanan insanları toplayıp bir millet oluşturamazsınız. Din, bireysel bir mevzudur. Kul ile Rabbi arasındaki özel / mahrem bağdır. Şimdi kalkıp herkesten aynı “bağ”a sahip olmasını bekleyip, tek millet oluşturma sevdasına kapılmak size de tuhaf görünmüyor mu?

Renan, ek olarak ortak coğrafya ve ortak menfaatler mevzusuna da değinmiş. Millet oluşturabilmek için ille de ortak bir coğrafyaya sahip olmanın gerekmediğini savunuyor.. Belki de bu yüzden insan nehir mecralarının ya da sıradağların istikametinin esiri / kölesi değildir, diyor. Aralarından bir nehir geçtiği için iki ayrı toprakta yaşan bir halkın da “millet” oluşturabileceğini iddia ediyor.

Ve menfaatler… Bunlar ticari söylemlerdir. Millet ise, ticaret gibi maddesel kuramlardan uzak, daha duygusal ve daha ruhsal bir yapıdır. Bu tanımla millet daha yüce tutulur.

Peki, millet için gerekli olduğu söylenen onca kavramın “çürütülmesinden” sonra, ne diyebiliriz?

Sahi millet nedir?

Sandığımızdan çok daha ulvi bir yapıdır. Ortak yaşanmışlıklar / ortak geçmiş / ortak başarı ve başarısızlıklar gerektirir. Diline, dinine bakmadan ırkını sorgulamadan yalnızca müşterek bir geçmiş, şimdide ortak bir irade talep eder. Millet budur. Birlikteliktir, birlikte başarma isteğidir.

Belki de bu yüzden radikal söylemleri olan kişi ve grupları ben hep soğuk ve itici buldum.

Hiçbir zaman ırkçı / dilci / dinci olmadım… Ve “millet” kavramından bu kadar söz etmişken belirteyim : “Ben hiçbir zaman milliyetçi de olmadım!”.

Pembe bulutlarla donattığım dünyamdan hayat ütopik görünüyor bazen… Ama emin olun çok daha huzurlu çok daha barışçıl ve çok daha kapsayıcı bir dünya bu!

Öteki” diye bir kavram türetmeden, “millet” üretiyorsunuz. Bu harikulade bir iş! Çünkü başta sözünü ettiğim kavramların ( dilin, dinin, ırkın…) esiri olursanız, etrafınızda her zaman sizden olmayan “Ötekiler” göreceksiniz. Sizin dilinizi konuşmayan “öteki” olacak… Sizin dininize inanmayan “öteki dinden” biri olacak. Ötekilerle dolu bir dünyada yaşamak nasıl bir his? Bunu tatmayı istediğimden emin değilim.

Buyurun Renan’a kulak verin, diyorum. Millet, sandığınız kadar çok ortaklıklara sıkıştırılmış bir kavram değil. Zaten öyle olmaması da talep edilen ve beklenendir…

Kavramlara bu kadar bağlandıkça, onların esiri oldukça birbirine daha yabancı / daha çok tabusu ve önyargısı olan toplumlar olmaya başlıyoruz. Ve bu görüldüğü üzere hiç de iyi bir şey değil.

Ortak dilekleri olan insanlar da millet oluşturabilir. O zaman teklifimi yapıyorum: Yeni bir millet oluşturmaya var mısınız? Tabusuz toplumlar oluşturmayı dileyen insanlar milleti!

 

Yazar Hakkında

Esra Matur

Esra Matur

1991 yılında, Üsküdar'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirdi. Dört seneyi aşkın süredir Boğaziçi Yöneticiler vakfı (BYV) üyesi olan Matur, 2010 yılı itibariyle İBB Gençlik Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'nda Avrupa ve Ortadoğu temelli sosyo-kültürel çalışmalarına devam ediyor. 

 

 

 

Kafa Kâğıdı:       

Online dergiler Online dergiler