Demokrasiye Ramak Kala / 2 - Aysel Serpil Görgün | Makaleler - Nisan 2011

Administrator tarafından yazıldı. Aktif .

DEMOKRASİYE RAMAK KALA – 2

''... Çok rica ederim, hükümetimizi bu yasayla güçlendirin ve hükümetten hep sorunuz. Topraklandırma işi ne oldu? Göçmenler yerleştirildi mi? Göçerler yerleştirildi mi? Bazı yerlerde niçin temiz Türkçe konuşulmuyor? Bu YASA, tek dille konuşan, bir düşünen, aynı duyguyu taşıyan bir memleket YAPACAKTIR.''

''Türk ırkından olmayanların serpiştirme suretiyle köylere ve ayrı mahalle ve küme teşkil etmeyecek şekilde kasaba ve şehirlere iskânı mecburidir.''

Bu meclis konuşmalarından alınmış iki bölüm dönemin içişleri bakanı Şükrü Kaya'ya aittir. Kendisi 1927-1938 tarihleri arasında bu görevini sürdürmüş olan laik cumhuriyetimizin önemli siyasetçilerindendir. Demokrasi ana başlıklı yazıda da kendisini tanımak isteyen arkadaşlar olduğuna olan inancımdan dolayı keyfi olarak yer vermemin herkes tarafından anlaşılacağını ümit ediyorum. 

Yine dönemin Samsun milletvekili tarafından Yahudi kökenli vatandaşlarımızla ilgili dile getirilmiş bir kısmı aynı keyfiyetle aktarayım:

''... Benim kanaatimce bunların dağılması ve sürülmesi gerekir. Fakat BİZİM MEDENİ KANUNUMUZA göre bu yetenekli insanlar pekala Türk'e karışabilir. Bunların Türklerden alacakları şeref sonsuz olduğu için Türkten görecekleri yarar da çoktur. Bunların başka türlü TEMSİL EDİLMELERİNE gerek de yoktur.''

Hukukumuzun temellerinin atılmasında çok önemli rol oynayan soyadı kendisine Atatürk tarafından bahşedilmiş dönemin adalet bakanıMahmut Esat Bozkurt'un Mussolini'ye ilham veren doktrinsel çalışmalarına değinmeden, konumuzla alakalı olması gerekçesiyle ve aslında neden eğitim sistemimizde bu tanımın esas alınmadığına şaşırıp içlenerek bir bakalım: 

''Kemalizm otoriter bir demokrasidir ve kökleri halktadır... Türk milleti bir piramide benzer. Bunun tabanı halk, tepesi de yine halktan gelen bir baştır ki; bizde buna şef denir. Şef otoritesini halktan alır. Demokrasi dediğimiz şey de işte budur."

Mahmut Esat Bozkurt ayrıca Ankara Hukuk Fakültesi'nin kurucularındandır ve altı yıllık bakanlık döneminde buradaki öğrencilerinden tek başına savcı-hâkim atama yetkisini haiz olmuştur.

Ancak anayasanın başlangıç hükümlerinde demokrasi aşığı Türk gençleri olarak nitelendirilen bizler burada demokrasinin ve liyakat ilkelerinin tam olarak işlediğine and içeriz. Öyle olduğunu düşünürüz, biliriz. Öyle olduğuna inandırılırız, inanırız... Öyle olmama ihtimalini aklımıza-ebilme yeteneğimiz dahlinde getir-emeyiz. 

Neden demokratik değiliz diyoruz ya, bakıp gören için asıl soru nasıl demokratiğiz olmalıydı.

Demokrasi birey faydacılığına özenen devletler için tapılması gereken en yüksek ilke veya tek ilke mi olmalı, bu başka bir tartışmanın söz konusu. Demokrasi esaslarına dayandırılan bir yapı var ve bir milletin esaslı unsurları bu yapıyı oluşturanlar tarafından bu yapıya dâhil edilmiyor. 

İşte en basitinden bu sebeple demokratik değil, o demokratik olduğu ısrarla iddia edilen sistem.

Fakat aslına bakacak olursak esaslı sorun bu yapıyı bu hastalıklı zihniyetin kurmuş olması da değil.

Sorun bu yapının yargı aracılığıyla kurulmuş olması''yok kanun yap kanun''un en temel dayanağını bizzat cumhuriyetin kendisinin oluşturması. 

Sorun yargıyı antidemokratikleştirmenin yolu haline getirmek; başlangıçta kanunlarla bunu gerçekleştirip sonrasında yargı kurumlarıyla milletin iradesinin önünü keserek bunu yapmak.

Halkın temsilcileriyle toplumsal düzen kuralları meydana getiremeyip, tepedekilere tabi olması; yani Mahmut Esat demokrasisi bizim demokrasimiz. 

Çünkü maalesef aydınlanamamış aydınların kanunla devrim yapıp, devrim gücünü halktan aldı demesi gerçekten de böyle olduğu anlamına gelmiyor.

Zihniyetin sorun olmaması zihniyetin o dönemin şartlarında değerlendirilebilirliğinden kaynaklanıyor.

Peki ya doksan yıldır yerleşmiş bu çarpık yapılanmayı da ’o dönemin' şartlarında değerlendirilebilmemiz vicdan işi mi?

İnsanlar ne zaman yasamadan korkmaz hale gelecek;

Ne zaman kendini temsil eden kimselerin kendisini temsil ettiğini hatırlayacak; 

Ve ne zaman sığınacak kurum aramayıp, bürokrasiyle olan muvazalı evliliğini bitirecek;

İşte o zaman demokrasi aşığı gençler yetiştirebileceğiz.

- Araştırmalarından faydalandığım ve ne olursa olsun gerçeğin peşinden gitmeyi canıyla ödeyerek bizlere öğreten Uğur Mumcu'ya sonsuz kere teşekkürler -

Aysel Serpil Görgün

Paylaş


     Aysel Serpil Görgün’ün Eski Yazıları

Online dergiler Online dergiler