Sıcak Ekonomi ve Yüksek Cari Açık - Ahmet Eren | Makaleler - Nisan 2011

Administrator tarafından yazıldı. Aktif .

SICAK EKONOMİ VE YÜKSEK CARİ AÇIK

Geçtiğimiz ay, TÜİK’in açıklamış olduğu cari dengelerle alakalı çok şey yazıldı çok şey çizildi. Genel kanıya bakacak olursak cari açığın çok fazla olduğu ve giderek artması…

Öncelikle cari dengenin ne demek olduğuna kısaca değinelim. Cari denge, ülkenin döviz cinsinden yaptığı ihracat ile ithalat farkının alınmasıyla bulunan bir bilanço sistemidir. İhracatınız ithalatınızdan fazla ise cari fazla veriyor olursunuz. Buda ülkenizde ki döviz rezervlerinizin artmasına işaret eden bir dengedir. İhracatınız ithalattan az ise, cari açık veriyor olursunuz.

Cari açık, beraberinde sorunları da getirir. Cari açığı finanse etmek için, ülkeye sıcak para girişinin arttırılması bu sorunlardan sadece biridir. Ülkeye giren sıcak para, ekonominin aşırı ısınmasına yol açan etkenlerden biridir. Ekonominin aşırı ısınması istikrarsızlık göstergesidir. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’nin potansiyel GSYH büyümesi %5 dolaylarındadır. Türkiye’nin 2002-2006 yılları arasında ekonomi yıllık ortalama %7.2 oranında büyümüştür. 2007-2009 dönemine bakacak olursan büyüme yıllık ortalama %0.2 seviyesinde kalmıştır. Örneğini vermiş olduğum durum ekonomimizin ısındığına işaret eden bir göstergedir.

Yukarıda, bazı dönemlere ait ortalama büyüme rakamlarını verdik. Ama bu rakamların oluşum sürecine hiç yer vermedik. Gelişmekte olan ülkeler statüsüne girmiş bir ülkeyiz. Bunun yanında G-20 ülkeleri diye adlandırılan Dünya’nın en büyük ilk 20 ekonomisi içerisindeyiz. Ve bu yıl itibariyle en büyük 16. ekonomiyiz. Bu kulvar da var olmanın ayrı yükümlülükleri vardır. Gelişmiş ülke olma adına çabaladığımız ve Cumhuriyet’in 100. yılında ulaşmak istediğimiz noktaya dair hedef belirlemiş olmamız, sorumluluğumuzu arttırmıştır. Bu sorumluluğa giderken önümüze çıkan ilk tümsek, global ekonomik kriz oldu. Bu kriz, istikrarlı gittiğimiz grafiğimizi bozdu. Tüm Dünya ülkeleri bu krizden nasibini aldı. Ama çok etkilendi ama az etkilendi ancak; her ülke etkilendi.

2008 Eylül’ünde yaşanan kriz, piyasaları çok şiddetli sarstı. Dünya’nın en büyük ekonomisine sahip ABD’den çıkan kriz, yöneticilerin daha dikkatli adım atma zorunluluğuna itti. Ve her yönetici temkinli davrandı. Krizi takip eden yıl olan 2009’da Türkiye’nin büyük şirketleri hammadde alımını durdurdu. Sonrasında yaşanan hammadde bunalımı fiyatların artmasına sebebiyet verdi. Türkiye’de ki büyük şirketlerin hammadde sıkıntısı çekmeye başladığı 2010 yılı başından itibaren, hammadde alımları artmaya başladı tabii, yükselen fiyatlarla…

Fazla rakam vererek kafanızı bulandırmak istemem, sadece bu veri önemli, 2010 yılında Türkiye’nin cari açığı 48 milyar 557 milyon dolar. Bir önceki yıla göre artış %247,1.

Ekonominin aşırı ısındığına dair birçok makale yayımlandı tespit yapıldı. Derhal ekonominin soğutulmaya başlanmasının gerektiği söylenildi. Ancak ben bu kadar yüksek risk görmüyorum. Yukarıda anlattıklarımın içinde, bunu görebilirsiniz…

Dünya gazetesi yazarı Taner Berksoy’un önemli bir tespiti vardı, tam olarak hatırlayamadığım bir tarihe dayanan makalesinde. Özetle aklımda kalanı paylaşayım sizlerle: “Geçen yıl (2010) özel yatırım harcamaları hızlanarak arttık. Cari açıkta ki hızlı artışın, büyük ölçüde nedeni, bu; özel yatırım harcamalarındaki hızlı artıştır. Öte yandan enerji fiyatlarının artması %70 dışa bağımlı enerji ithali cari açık sorununu arttıran bir diğer önemli etkendir.”

Cari açıkta ki bu artış, risk unsuru taşımıyor. Eğer cari açık çok fazla ve ekonomi fazla ısınıyor düşüncelerine kapılıp, ekonominin soğutulması yoluna gidilirse, işte o zaman anlamsız bir durağanlık durumuna gireriz ve korkarım ki kendi kendimize bir kriz oluştururuz…

Ahmet Eren

Paylaş


     Ahmet Eren’in Eski Yazıları

Online dergiler Online dergiler