Mağdurizm

Hüseyin Emre Sezgin tarafından yazıldı. Aktif .

 

Bilgeliğin en güzel yönlerinden biri de, asla tekelleşememesidir.

En saçma sapan(!) gözüken bir fikriyattan bile hikmet sözleri damıtılabilir. Bu Bilgelerin Bilgesi diyebileceğimiz varlığın da bir adaletidir. 

“Kestirip atmama” konusunda gözümüze sokulması dahi kâfi gelmeyecek bir trafik işareti!

Mamafih, düşünsel hayatımıza bir şekilde zerk edilmiş travmaların habis buhusu, yine bir yolunu bulup düşün dünyamızı perdelemektedir. Kana susamış bir pala yırtıcılığıyla tıslayan karabasanımızın adı belli; “Doğru şeyleri yanlış insanlar söylüyor.”

Samimi miyiz? Bir cümlenin noktasına eşlik eden o son soluk verişten bile hızlı davranıp “Sana mı kaldı, seni şubucu” yapıştırma âdeti; mimlenen sözün, hedef tahtasındaki ismin eylemiyle çelişmesinden mi ileri gelir; yoksa bilinçaltımızda yarattığımız devasa önyargı kirpilerinin tepişmesi suretiyle ortaya çıkan bir fikri zelzeleden, bir muvazene kaymasından mı? 

Acı bir tespit; doğası gereği kanatlanmaya mahkûm düşünceler önyargılarla zımbalanmıştır!

Bu fikirsel nasırlar nerden peyda oldu? Görünen o ki, toplumdaki düşünsel kitlelerin istisnasız her birinde her daim taze bir “seçilmiş travma” mevcut. Bu durumun yeşerttiği önyargı “umde”leri, hayal balonlarını patlatmakta, zehriyle diyalog şerbetlerini acılaştırmakta…

Bunun farkına varmak isteyen her insanı, bayraklaştırdığı imgelere deruni bir gözle bakmaya davet ediyorum…

Muhafazakar toplumda 28 Şubat, türban meselesi, irite edici irtica yaftalarının gücenikliği bu bayraklık işlevini yerine getirirken; Ermenilerce 1915 trajedisi, Kürtlerce 12 Eylül kabusu, Şeyh Sait hadisesi gibi mefhumlar sancaklaştırıp hamasi duygularla ütopyaya bulanır…

Devlette hâkim kadim(!) Kemalist ideolojininse doğası travmatiktir... Endişe, başat unsur; paranoya genetik bozukluktur.Her azınlık bir tehdit, her yenilik göze alınamaz bir risktir.

Ve her ideoloji maalesef bir düşman üzerinden kurgulanmaktadır...

Horgörü nöbetleri işte tam bu noktada peyda olmakta…

Bülent Arınç’a “Hayır abicim hayat gayet de onlarla mümkün yahu” yada “..bir de rock’n roll var, onu unutmuş.” dememiz de bundan..

Daha fazla demokrasi, daha insani bir hayat isteyen Kürt vatandaşına da –en kibar ifadeyle- “Seni gidi bölücü seniii..” diye parmak sallamamız da..

Din hürriyeti çerçevesinde cemevi isteyen Alevi vatandaşa fazlasıyla ağır “belden aşağı” ithamlarda bulunmamız da tabii...

Hayatın alkol ve cinsel ilişkiden ibaret olmadığıdemokrasinin, insanca yaşamın, eşit vatandaşlığın "bilgece" kavramlar olduğu; aşikâr...

Doğrudur, bazı derin yaralar kolay kolay geçmez... Ama izi kalsa da tedavi edilebilir.. “Sen de haklı olabilirsin” diyebilecek olgunluğa eriştiğimiz an, yaraların bölmediği, birleştirdiği ve hatta ulvileştirdiği anlaşılacaktır...

Unutmayın, amok koşucusu gibi daldığımız güruhun da “troma modası”ndan nasibini almışlarla dolu olduğu, hakikat...

Ve mevcut şartlarda herkesin en az bir tane iltihaplı sinir ucu varsa, bu kesinlikle göz ardı edilemeyecek bir ortak noktadır... 

Bilgelik gibi…

Online dergiler Online dergiler