Örtü - Aysel Serpil Görgün | Makaleler - Kasım 2010

Administrator tarafından yazıldı. Aktif .

ÖRTÜ

AB ile müzakerelerin yoğun olduğu dönemde kimisi muasırlaşmak için dayatmacı kriterlere ihtiyacımız olmadığından dem vururdu kimisi de ne yapılıp edilip birliğe üye olunması gerektiğini savunurdu.

Bir Kıbrıs bir de Ermeni Sorunu vardı ki gıyabında konuşmayan, yazmayan kalmamıştı; hatırlar iseniz.

Çok şükür Rumlar Annan planına referandumda hayır dediler de yük bizim omzumuzdan kalktı.

Ermeni meselesi de belirli gün ve dönemlerde yine ve yeniden karşımıza çıkıyor. O zamanlardan aklımda kalan bir köşe yazarının bir kaç belirleyici ibareyi değiştirerek bu konuyla ilgili sonraki yıllarda çıkan yazısını yayınlayıp ertesi gün durumu açıklamasaydı.

Eleştirisi 10 yıldır değişen bir şeyin olmamasına yönelikti. Şimdi AB ile olan ilişkileri o günlerdeki gibi sık ve hararetli tartışmıyoruz. Artık eksen kaymasımı denir, eklem romatizması mı denir, dış politikada siyasi dinamizmi yakaladık yolumuza bakıyoruz diye mi süslenir bilinmez.

Zamanın ruhu Zeitgest ile pek yakın tarihimizle ilgili tutturduğumuz sorun ise türban.

Ne zamandır konuşuluyor, tartışılıyor. Kimsenin ne diyecek sözü bitti ne adamakıllı bir sonuca varıldı. Bunlar yetmiyormuşçasına bu mesele birtakım akıl almaz rezilliklere beşik oldu.

Burada bahsettiğim türban sorununu yok saydığımın göstergesi değildir. Olur olmaz her yerde karşımıza çıkmasıdır. Daha da vehim olanı üstteki paragraftakinden farklı olarak sadece iç siyasete ait bir problemin çözüme bir türlü erememesi, erdirilememesidir. Dallanıp budaklandırılmasıdır. 

Bir Rusların beyaz akım projesini bağladıkları günleri hatırlarım Özbek Kazak gazını ta İtalya'ya kadar taşıdıkları proje. Türban mürban diyordu temsilcilerimiz yurtdışı gezilerindeyken yabancı gazetecilere verilen röportajlarda. Biz de diyorduk haliyle ''türban'' imam-cemaat paralelinde. Sonralarında İran keserim gazınızı demişti, n’oluyor yahu olmuştuk.

“Bir Nabucco vardı noldu sahi ona?” demişti bazıları. Bayılmıştık paraları, korkmuştuk.

Zamlar,mamlar. Türban falan vardı bu sıralarda ağızlara pelesenk yine. 

Tatlı su solcularının devam filmi tuzlu su muhalefetimiz seçim öncesi siyah çarşaflı vatandaşlarımıza rozet takmıştı, ne günlerdi…

Bu türban nelere kadir yavaş yavaş anladık. Baktınız ortalık karışıyor, türban deyin havanız değişsin çünkü eskimeyen kan, çok büyük örtü türban.

Kitleleri harekete geçiren en garantili olgulardan.

80 yıllık cumhuriyette yasama gaspının konusu olmuş. Kimse de kalkıp ne oluyor dememiş. Demokrasi tehlikesi ismen Atatürk ilkelerince koruma altına alınmadığından laiklik gibi çığırtkan tepkilere sahne olmuyor herhalde. AİHM’den karar çıkıyor. [Burada bu kararın sağlıksız olduğuna da değinmek gerekir. AİHM kararda der ki laik okulda okumayı seçen öğrenci konulan kılık kıyafet kuralına uymak zorundadır. Halbuki bizim ülkemizde laik olmayan okul yoktur onlardan farklı olarak. Yani Cambridge, Oxford gibi cemaatler tarafından kurulmuş okul yoktur. Bir de bunu anlatmaya kalksan işin içinden çıkamazsın.]

AİHM’nin kararı uygulansa mı uygulanmasa mı diye tartışılıyor, pozitif hukuk karanfil edilerek biraz da. Bu arada YÖK başkanı yasa yapıveriyor. Rektör dünya görüşüne göre adam alıyor okula, sen gel sen gelme diyerekten.

Bir vatandaş sınava giriyor geçersiz sayılıyor, yan sınıfta aynı dertten muzdarip arkadaşının sayılmıyor. 

Diyorlar ki ''Efendim örtünmek var, örtünmek var. Bizim babaannemiz de örtünüyor ama öyle örtünmüyor.''

 20 yaşındaki kız senin ninen gibi örtünmek zorunda mı?

Ya da bir şekle sokulmak zorunda mı? Bunları kim denetleyecek? Bu özgürlük sınırlaması nerede başlayıp nerede bitecek? Bunlar hiç aklınıza geliyor mu?

Yahut türban serbestisinin anayasaya laiklik ilkesiyle aykırı olması gerekçesi türban yasağının laikliğe aykırı olduğunu aklınıza getirmiyor mu?Ayrım nerede? 

Ordusu gata fiyongu yapın öyle tedavi edelim sizi diyor. Yargısı muhtıra veriyor. İktidarı seçmen gözü boyuyor.''Kadına özgürlük türbana hayır'' diye pankart açıyor demokratik laik cumhuriyetimin sosyalist genci, ilim irfan yuvamızda türban istemiyoruz diyor. 

Yıl 2010, aylardan kasım.

İşte bütün mesele:

On/Off

Aysel Serpil Görgün

Paylaş


     Aysel Serpil Görgün’ün Eski Yazıları

Online dergiler Online dergiler