Arabesk 'Yavşak'lığı: Fazıl Baba İnci'ye

Hüseyin Emre Sezgin tarafından yazıldı. Aktif .

 

“Hayat hikmet serili bir çilehanedir” derdi mahallemizin part-time filozofu Hikmet abi... Ve eklerdi “Nahoş şeyler ince bakışlarla ibretlik haller alabilir...”

Olay malum; zihni cumhuriyetin ilk yıllarındaki modayla döşenmiş bir “prodigy”, arabesk müzik dinlemeyi –kesmemiş olacak ki daha sonra bir ruha saldırdığını ifade ettibit yavruluğu olarak ifade etmiş, utancını da üç kere yineleyerek ifade etmiş ki ben sünnetin bu kadar iğrenç durduğu bir ifade de görmemiştim.

İrdelemeye başladığımızda; Fazıl “Baba”nın açıklamalarında masum olduğunu görüyoruz. “Kimi hatalardan, hatayı yapandan çok hatanın yüzyılı sorumludur.” derler.

Çünkü Fazıl bir indigo velettir, o evrensel bir sanatçıdır, ülkesinde gereken ilgiyi görememekte ve her çocuk gibi pamuk şekeri saflığıyla ilgi toplamaya çalışmaktadır. O özel yetenekli bir çocuk olmanın getirisiyle, millete sövme hakkını doğuştan(!) elde etmiştir.

Bakışlara odak olma çabası hoş görülebilir, belki de gerçekten belleğimizin bir kısmı da şu alkış tutan avuçlarımızdadır…

Normal bir vatandaş olsa dahi meşhur(!) ifadeler mazur görülebilir belki, herkes istediği gibi düşünebilir, düşünmelidir ve ifade şekli de karakteriyle ilgilidir. Kızamayız…

Ben de Facebook eşrafının Ceyhun Yılmaz’la başlayıp Küçük İskender’le devam eden foşurt edebiyat yavşaklığından utanıyorum mesela.

Peki Fazıl Babanınkiler gibi basite indirgenmiş (eminim kendisi bunu halka inmek olarak görüyordur) ifadeler neden sinir uçlarımızı çimdiklemekte, beyin zarımızı mıncıklamaktadır?

Kanımca; Fazıl Babanın görüşü isabetli ama duruşu karavanadır..

Yüzyıllar boyu belde taşınmış görünmez kılıç, “Müzik zevkine yönelik basit bir eleştiri”yi aşmaya “Onlar %70 biz %30’uz” cümleleriyle başladı;ulusalcı çevrelerin cüzamlı ideolojilerinde sacayak teşkil eden “Türkiye İslam Cumhuriyeti” paranoyasıyla bilendi, klişeleşmiş Çünkü korkuyorum” cümlesiyle kınından sıyrılarak karanlık(!) dimağların üzerine “alçak düşman al sana bombe” edasıyla sallanmaya koyuldu.

Anladık ki Fazıl Say’ın problemi Sezen Aksu’yla değilmiş, Türk milletiyle de...

“Ak Partiyle çok meselem var.” diyor baba. Ters çevirip sallarsak bakalım daha neler dökülecek; “İranlı mollaların eline düşeceğiz” ya da 22 Temmuz sonrası bir yabancı gazeteye verdiği demeçteki “Tüm bakan eşleri türbanlı.” meselesi altlarındaki insanlarla örülü tahtın artık kendi kendisini sırtlamasıymış meğer...

Karanlık da güneşe sırtını döndüğünde önüne vuran elitist kibrin gölgesi... Kurusıkı "Küserim, giderim baak" tehditleri de cabası…

İşin dikkat çekici bir yönü de şu; herkesçe kabul gören “müzikal deha” titrinin ardına saklanarak mevcut karanlığın(!) müsebbibi gördüğünüzkitleye –çok afedersiniznah çekmek, ayriyeten büyük bir yavşaklıktır.

Daha nazik bir ifadeyle, sanatı siyasete alet etmek, onu gökyüzünden tekme tokat indirmektir.

Endemik kaktüsler de, sahip oldukları tek şey olan “janti”likten feragat ediyorsa bu uğurda; milletçe güneşi bile solladık demektir.

Online dergiler Online dergiler