Serenad-ı Matem | Aynur Erden

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

SERENAD-I MATEM

Acıyı santim santim her karesinde yaşamış bedenleri acıtmaz sözcükler. Daha sert bir şey gerek onlar için içlerini oyan çünkü onlar tuzu ilaç diye basarlar yaralarına… Gözyaşları alışılmış yağmurlardır, çorak yüzlerine hayat veren. Susmayı adet haline getiren sadece dilleri değil, kalpleridir. Bir düş dökülür yerlere, tuzla buz olur umutlar. Ellerinden kayıp giden alışılmış bir sıcaklığı gömmektir artık tek görev. Var olmadığı bir bedenle…

Oysa kaç şair anlatmıştır, kaç yazar, kaç filmde, kaç dizide geçmiştir insanın damağında kekremsi bir tat bırakan bu sözcük, ölüm... Her tonunda ayrı bir soğukluk her harfi ayrı bir hüzün. Necip Fazıl demiş ki mesela 'ÖLÜM GÜZEL ŞEY... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?' Nazım Hikmet keza ölümle pazarlık  yaparcasına demiş sevdiğinin acısıyla yaşamamak için 'BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM' iki büyük şair aynı kelimeye yüklemiş ayrı anlam, aynı sözcükte iki birbirine zıt kavramı düşlemişler biri kavuşmak biri ayrı düşmek... Hayatı da güzel yapan bu zıtlıklar değil midir zaten. Bir kelimenin aynı anlama gelebildiği bir toplumda öteki olmaktan korkarak yaşamaktansa aynı kavramlarda farklı düşlerle yaşamak ve sunmak insanlara ne engin bir derya, içinde yüzdükçe silkinip aklanacağımız.

Marifet ki iki anlamı da yükleyip bu vedalara farklı düşlerden ortak bir hüzün çıkartmak ve zamana dönük yüzlerde zamansız iç çekişlerle süslenmek  elvedaları.

Ben ölsem mesela yedi gökte titresin isterim sustuğum her cümle için bir melek ürpersin bir tüy düşsün isterim yeni doğmuş bir çocuğun kalbine. Ben ölseydim mesela sevip sevmediğim her yakınımın kulağına bir şeyler fısıldamak isterdim duyacakları bir yok oluş serüveninden arta kalan nelerse işte.Ben kalbi saf yalnızlığımı bırakıp göçtüğüm de uyusun isterim mahşer gününe kadar beni beklesin eski dostumla kucaklaşacağım o ana saklamak isterim iki üç kelime.son kez orada veda etmek teşekkür etmek ona çünkü o öyle bir dost ki sebepsiz vazgeçişlerle saklamadı hiç benden kendini.

Ama ben ölmedim, daha...

Ölümü tanıdık  gözlerde tattım sadece. O an yaşamın tüm boyalarını döktüğünü fark ettim ve ölüm o cansız bedenin namına acı sürdü birden ki her kim anarsa adını yansın diye dili.

Bir vedada andım adın, hala kavrulmuşluğuylayım. Öyle bir acı ve öyle bir yangın ki hiçbir öğüt su olmuyor, olsa bile çare olmuyor.

Bir kitabın ucu kıvrılmış ayıracında mesela hala, ona döktüğüm ilk gözyaşı. Hafızamı zorlamaya çalışıyorum belki bir anı takılır diye ruhuma  gözyaşlarımla yıkayabilirim onu, ölümün soğuttuğu bedenine hayat olacağını bilsem. Benden ona dair söylenecek tek söz şimdi:ÖYLE BÜYÜKTÜN Kİ GÖZÜMDE BAK BÜYÜDÜM AMA HALA ERİŞEMEDİM SENİN BÜYÜKLÜĞÜNE...

İşte bu da ölümün bende bıraktığı tadıydı, bir veda neler anlattırdı.

Her haykırış bir selam olsun sonsuzluğun bu ilk adımına ve bu da benden Ölüme ve kabre bir beste olsun, bir serenad, sözcüklerle, duygularla bezenen. Kapısındayken bir vedanın ellerime sakladım kaybolmuşluğuyla yarattığım…

 

Aynur Erden

 

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler