Hangimiz Gericiyiz | Ömer Kaya

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

HANGİMİZ GERİCİYİZ?

20.yüzyılın tartışmasız en büyük mütefekkirlerinden biri kabul edilen Bediüzzaman Said Nursi her mütefekkir gibi insafsız ithamlara maruz kalmış, yapmadığı şeylerle yaftalanmış, ömrünü harp meydanlarında, hapishane köşelerinde, sürgünlerde geçirmesine rağmen asla zulme boyun eğmeyen bir portre olarak karşımıza çıkmaktadır. Zulme boyun eğmeyen bu adam aynı zamanda kendisine işkence edenlere hakkını helal edecek derecede de merhamet sahibidir.

100 yıl öncesinde ulus-devlet mantığının rüzgârlarının şiddetli estiği bir dönemde doğuda kurmak istediği üniversitenin dili için "Arapça farz, Türkçe vacip, Kürtçe de caizdir" demiştir. Bugün bile halen tartışmakta olduğumuz anadil meselesine bu derecede çözümcül yaklaşan bir kişi mi yoksa bizler mi gericiyiz?

Cumhuriyete karşı olmakla tanıdık hep onu. Oysaki medresede okurken çorbasının tanelerini karıncalara Cumhuriyetperverliklerine veren bir zata bu yakıştırmak ne ahmakçaydı. Şeriat istemekle tanıdık onu. Oysa o 31 Mart hadisesinde şeriat isteriz diye seslenen kişilere karşı “şeriat sebeb-i saadet, adaleti mahz ve fazilettir fakat ihtilalcilerin istediği gibi değil” diyerek yine bizleri ters köşe yapmıştı. Onun şeriat anlayışı adaleti mahza yani bir masum dokuz cani bir gemide bulunsa(yine kendi ifadeleri) o gemi batırılamaz. Bu derece bir adalet anlayışına bir de şu andaki adalet anlayışına bakalım. Hangimiz gericiyiz?

Günümüze kadar kuvvetin kanun yerine geçtiğini hep müşahede ettik ve hep yakındık. O ideolojiden bu ideolojiye koştuk durduk. Oysaki hepsi gücü eline geçirdiğinde gücü, kuvveti kanuna tercih ettiğini pekâlâ da biliyorduk. Peki, o ne söylüyordu bu konuda? “Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa istibdat tevzi olunmuş olur.” Teziyle her türlü baskıya, zulme karşı çıkan birinin ufkunu anlamaktan bile acizdik ve onu hep basit “baskıcı cemaat lideri” olarak yaftaladık. Demokratikleşmenin sancıları ortada yokken mahkeme meydanlarında bunları haykıran adam mı yoksa istibdada düşmanımıza zulmediği için göz yuman bizler mi gericiyiz?

Hürriyet kavramını hep sınırsız olarak aldık. İnsan başka özgürlükleri ihlal etmediği zaman özgürdü. Peki, sosyal bir insan olan insan nasıl oluyor da kendine zarar vermesi özgürlük oluyor? Başta aile sonra çevresiyle olan ilişkisi göz ardı edilen insanoğlunun kendine zarar vermesi yine bir özgürlük ihlalidir. Zaten post-modern toplumlar da yakın zamanda insanın kendi üzerinde karar verip veremeyeceği üzerinde yoğun bir tartışma içerisindeler. Peki, Bediüzzaman ne diyordu? ” Hürriyetin şe'ni odur ki, ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın”.Bugün hala hürriyet meselemizi çözememişken bu konuya ulaşacağımız seviyeyi 50-60 yıl öteden seslenen bir adam mı gericidir yoksa bizler mi?

Farkına varamadığımız nice değerlerimiz var ki üstümüze atılan şal yüzünden onları göremiyoruz. İmdat çağrımızı dışarıya atarken yakın çevremizden gelen yardım eline bir yafta uğruna geri çevirmemiz gericiliğin önceki yıllarda doğmak olmadığı aksine önceki yıllarda kalmak olduğunu açıkça yüzümüze vuruyor. Fikirleri yüzünden zindanlarda çürüyen nice mütefekkir bugün saygıyla anılıyor ve etraflarında milyonlarca kişi pervane oluyor. Onların bu tasavvurlarını idrak etmekten uzak devrin yöneticileri ise çoktan silinip gitmiş durumdalar. Tarihe imza atanların zamanına göre konuşan değil zamanı aşarak konuşanlardır.

Ömer Kaya

Paylaş

 


     Ömer Kaya'nın Eski Yazıları

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler