Zaman Kayması

Said Doğrul tarafından yazıldı. Aktif .

Şimdiki zamanın yokluğu içinde, etrafa gözlerini kısarak bakan insanoğlu; ya kendine ütopik hedefler koyup aydınlık yarınları hayal eder veya siyah-beyaz anılarını yâd edip o günlere dönmek ister.

Hatıralar güzeldir.

Abartılı bayatlığın pırıltılı bir fotoğraf karesi ardına saklanarak sevimli göründüğü haz verici bir saplantı olmasının yanı sıra; zayıf bir hafızaya söylenen en güzel yalandır hatıra. 

Çünkü hayat daha kolaydır sepya filtrelerle. Her pencerede görünen pembe panjurlarla daha mavi caddeler vekeşke’lerle hatırlanan tatlı gülümsemeler…

Hatırlamak isteneniyle, unutulası anlarıyla; hatırda kalanlarıyla ve unutulmuş olanlarıyla hatıralar, pişkinlik veya pişmanlık meydana getirir.

Zamanında yaşanan ‘iyi’ ve ‘kötü’; birbirleriyle kavga ederken, geleceğe tecrübeler bırakır.

Ancak geçmiş zamanın silgiyle muhatap olmamış kalıntılarına saplanan bünye; eroinmanvari bir tavırla, dinlediği şarkıya odaklanıp beynine eski günleri enjekte eder.

Hatırladıkça kararsızlaşır.

Kararsız kaldıkça yeni bir senaryo hazırlayıp kendi repliklerini konuşturur.

Geride kalan her geçmiş zaman mefhumu kendisini suçlarken, öncülünü özler; oysa ardı sıra gelen her yeni dakika bunu tekrarlayarak tutarsızlık meydana getirir.

Geçmiş, böylece hem özlenen hem de küfredilendir.

Hayranlık dolu bir yüz ifadesini tamamlayan kıskanç bakışlar ile acımasızca suçlayan gözlerin hedef noktasıdır.

Veya atış poligonudur ve ateşe verip yakmak; sonrasında ise küllerini saygıyla yerden toplayıp saklamak, sefil bir kısırdöngü içinde süregelendir.

“Eskiden...” diye başlayan bütün cümleler eskiye selam edip bir beğeni ya da eleştiri noktası bulur tüm yaşam boyunca.

Doyumsuz bir ego, yetersiz gördüğü birinci tekil şahsı; geçmiş zamanlardaki öznelerle karşılaştırır ve yargılar.

Çünkü insanın başına gelen her kötü şey geçmişte yapılan yanlışların neticesidir.

Ve insanın başından gitmeyen her kötü şey ise geçmişte yapılan doğruların terkidir.

Oysa ne oldu ki ‘dün’ ?

‘Yarın’ın örnek alması veya ‘bugün’ün nefret etmesi gereken neler yaşandı bu kadar?

Ve her yeni ‘yarın’, ‘bugün’ olurken; neden dünün ‘bugün’ü aynı otun laciverdi?

Sadece ambalajın farklı olduğunu bilmesine karşın; insan, neden nefret duyup ağzından tükürükler saçarak ya da samimi duygularla özlem duyarak geçmişten bahseder?

Ortada değerlendirilmesi gereken bir ‘bugün’ varken; insanoğlu neden susar veya tenkit eder?

‘Anı yaşamaya bak olm.’ türevi bir aforizmayla hedonist bir tutum sergilemek niyetinde değilim.

Fakat geleceği geçmiş kılan durgunluk, sahip olduklarıyla yetinmeyen şükürsüzlük ve somurtacak nesneler arayan doyumsuzluk; geçmişe sürekli iltifat veya hakaret ettirir.

Hiçbir zaman dolmayan ya da boşalmayan bir bardağı kapalı gözlerle yoklamak mantıksız.

Tekrar yaşanılası yaşanmışlıklar için; ‘dün’ün temelleri üzerinde ‘bugün’ü yaşayarak, ‘yarın’ı tasarladığı bir yaşam sürmeli insan.

Çıkmaz sokakları veya kaldırımsız caddeleri olmayan bir yaşam.

Yazar Hakkında

Said Doğrul

Said Doğrul

İlk ve orta öğrenimini, gözünü açtığı şehirde tamamladı. Hukuk okumak üzere Bursa akvaryumundan İstanbul deryasına kulaç attı. Bir müddet tiyatro ile oyalandı, üç-beş kısa filmimsi çekti. İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku yüksek lisans programında temaşager, aynı kurumda Sosyoloji lisans talebesi. Sıfat değil, eylem olarak ‘yazar’lığını, editörlüğünü de yaptığı Fikir Adası e-dergisinin yanı sıra, sair süreli yayınlarda sürdürüyor. Şu an ise uzak ülkelerde, davulun sesinin geldiği yeri bulmaya çalışıyor. İleride cennetlik olmak istiyor.

 

Kafa Kâğıdı:       |  

Online dergiler Online dergiler