Susmak Çere Olmadı | Huriye Tak

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

SUSMAK ÇARE OLMADI...  

Suskunluk da çare mi bilemedim. Hep susunca, bilmesinler istediklerimi de söylemiş oldum. Asıl bilmeleri gerekenleri de yuttum. Tanıdıkları ben, ne tanımalarını istediğim bendi, ne de gerçekte olduğum ben… Olmadı, susmak da çare olmadı.

Varoluş amacım ‘ben’imi tanıtmak değildi, evet. Ama ‘ben’imin içinde barındırdığım dünyanın, ‘ben’ce en doğru tanımını paylaşmaktı. Doğrular görecelidir. Ama insanca yaşamak; ortak bir doğru paylaşmaktır, kimsenin kanını akıtmayan, ruhunu acıtmayan bir doğru.  

Doğru kavramları bulup hayatımı onlarla sürdürmekti amacım. Ve belki bilinip de söylenmeyen, söylenmediği için fark edilemeyen gerçeklerin doğru olup olmadığını düşünmeye fırsat oluşturmamaktı söylememek. Övündüğümüz milliyetçiliğimizin tanımının ne olduğunu söylememek, faşist çocuklar doğurdu.

Yaptığımız şeyin gerçek adının ne olduğunu söylemediğimiz sürece, -bizde pozitif duygular uyandıran kelimelerle anlattıkları sürece- biz gerçeğin üstüne simli kâğıtlar yapıştırdık ve gerçeği doğru sandık. Olmadı, susmak da çare olmadı.

Ayak uydurmak güç, hızla değişen şeylere. Ama ne kadar kolay ayak uydurduk hızla bozulan insanlığa. Konuşan birileri var diye susmak, saygıydı erdemdi. İnsan yüceliğini sarsan şeyler söylemeye başladı birileri. Kalkıp alkışlamadık ama sustuk, konuşan birileri var diye sustuk. Saygıdan mıydı? Yoksa konuşmak mı zordu? Susmak tepki miydi? Tepkiyse bile bağıra bağıra ‘insan’ı yerlere çalanların yanında, pek sessiz bir tepkiydi... Olmadı, susmak çare olmadı.

Hayatlar örnek aldık. En yakınımızdaki komşumuzun hayatını örnek aldık. Değerlerimiz farklıydı. Yaşam amacımız farklıydı. Ama kendi prensiplerimize uygun, özgün bir hayat çizmek zordu. Amacımıza uymayan hayat tarzlarının adını değiştirdik, isimleri prensiplerimize uydurduk, ama aynı hayatları yaşadık. Medeniyet kelimesini sevdik, kabullenemeyeceğimiz durumlara medeniyet dedik, dünyamıza sığdırdık.

Başkalarının hayatlarını kendi cümlelerimizle yaşadık. Şu küresel dünyada, batıdan doğuya, herkesin yaşadığı hayat hemen hemen aynı. Ama kelimelere döküldüğünde, batılı farklı anlatır doğulu farklı. Sorsanız hepimiz bambaşka hayatlar yaşıyoruz. *Ama onlar diktatör, kadınların özgürce soyunmalarına engel oldular, deyip giyinmelerini yasakladık. *Ama onlar ırkçı, siyahlara yaptıklarına bak, deyip birbirlerine Kürt diye hakaret ederlerken bir ülkede; bir başkasında da ‘Türk müsün oğlum!’ en büyük hakaretlerdendi.

Ve orda da ırkçı deyip ayıpladılar siyahlara yapılanları. Düşündüğünüz bir örnek de; klavyenin başındaki kız ise, hala insanları anlatırken renkleri kullanıyor, ırkçı olmadığını iddia ederken, diye; işte söylenmeyen gerçeklik bu. Kürt’e Kürt denir, Türk’e Türk, çingeneye çingene, siyaha siyah, beyaza beyaz!

Ama biz alıştık ya aynı hayatını kendi cümlelerimizle yaşamaya, kibarlık edip kendimizce, Kürt demeyiz. Önemli olan Türk hissetmektir deriz, Kürt doğduğun için üzülme hadi sen de Türksün, Türksün; dercesine. Aklımızca Türk olmayanları aşağılamamak için. Mühim olan kelimelerdir. Aynı hayatı ne kadar doğru kelimelerle anlatırsan, o kadar doğru bir hayatın olur (!)

Başkalarının hayatlarını kendi cümlelerimizle yasıyoruz. Yeni bir karar aldım, o bilinen cümlelerle kendi hayatimi yaşamak istiyorum. Tanıdık cümleler görüp, siyah dedi, diyebilirler, ama ne hissettiğimi bilmezler. Çünkü sustum, tepkiydi. Ama olmadı, susmak çare olmadı...

Huriye Tak

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler