İstanbul Hukuk Adalet İstiyor

Aykut Purde tarafından yazıldı. Aktif .

 

"Adâlet mülkün temelidir."

Adâlet. Yâni hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi. Mülk. Buradaki anlamıyla düzen, devlet, din. Adâlet yoksa düzen de yok, devlet de yok, din de yok, millet de yok, insan da yok. Ömer bin Hattab (Hz.Ömer) işte böyle büyük bir önem atfediyor adâlet kavramına. Adâlet, toplumu mutlu etmek, farklılıklarına rağmen insanların bir arada barış içerisinde yaşamasını sağlamak, herkesin düşüncesini özgürce dile getirebilmesini temin edebilmek için kilit rol oynuyor; ama her yönetici Ömer bin Hattab gibi âdil değil, dolayısıyla adâlet isteyen çoğu zaman baştakileri âdil davranmaya mecbûr bırakmak için çetin bir mücâdele vermek zorunda. Peki bu mücâdeleyi nasıl vermemiz gerektiğini ne kadar biliyoruz?

Geçtiğimiz günlerde, yarın adâlet dağıtacak olan hukuk öğrencileri, sosyal medya üzerinden başlattıkları bir hareketle haklarını aradılar. Marmara Üniversitesi öğrencilerinin daha önce yaptığı ve bir hayli etkili olan hareketten esinlenen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencileri, Twitter üzerinden seslerini tüm Türkiye'ye ve belki de çok daha uzak diyarlara duyurdular.

İstanbul Hukuk öğrencisi olan bilir, dünyâdaki en iyi 150 okul arasına girmiş bulunan okulumuz, bize sorun çıkarmada birinciliği hiç kimseye bırakmaz. Bilmeyenler için birkaç sorun sayalım: Öğrenci sayısının çokluğu, yüzlerce kişilik amfilerde dahî yer bulamama sorunu, yer bulan "şanslı" azınlığın havasızlıktan ölme tehlikesi geçirmesi, başını öğrenci işlerinin çektiği eşi benzeri olmayan bir bürokrasi, düzenli olarak ve "Biz daha karmaşığını yapana kadar en karmaşığı bu!" düsturu benimsenerek yapılan sistem değişiklikleri ve daha niceleri...

2009 girişliler bu hareketin başını çekti; çünkü onlar ilk sene dönemlik olarak aldıkları dersleri ikinci seneden îtibâren yıllık almaya başladılar ve bu sistem değişikliği geçen sene bile bizi bir hayli zorladı. Bu sene de artan ders yükü, derslerin hepsinin ağır dersler olmasına mevzuattaki köklü değişiklikler de eklenince öğrenciler çok zor bir sene geçirdi. Mağduriyetlerin giderilmesi için Twitter üzerinden "İstanbul Hukuk Adâlet İstiyor" sloganıyla bir kampanya başlatıldı. Bu kampanya, mağduriyetlerin giderilmesi için bu seneye mahsus "ek sınav" talebi çevresinde yoğunlaştı ve öğrenciler ek sınavı geçici bir çözüm olarak taleb ettiler. Bunun yetersiz olduğu çok açık. Öğrenciler sâdece kendilerini ilgilendiren sorunlar hakkında öneride bulunup okuldaki diğer sorunlara bir çözüm üretmedikleri gibi birçok soruna değinmediler dahî. Herkesin kendine adâlet istemesi ayrı bir mevzû, ek sınav talebi ise geçici bir çözüm olmasına rağmen hepimizin mağduriyetini gidereceğinden büyük destek gördü; ancak saatler geçtikçe yaşanan rahatsız edici hâdiseler benim gibi birçok kişinin desteğini geri çekmesine sebeb oldu.

Hukukçular olarak bilmemiz gereken çok önemli bir şey var: Hakkımızı savunurken karşımızdakine hakâret edersek haksız duruma düşeriz. O akşam tam da bunun örneklerini gösterdik İÜHF öğrencileri olarak. Başta seviyeli olan eylem bir süre sonra çirkinleşmeye başladı, kimi öğrenciler doğrudan kişileri hedef alarak hocalara hakâret ederken,kimisi de dersi aldığı kürsüyü topa tuttu. Emînim bu durum bize emek veren hocalarımızı çok üzmüştür, bu üzüntüsü yine twitter üzerinden dile getirenler de oldu zâten. Karşıdaki insana hakâret etmenin yanlışlığının yanında, hocalara hakâret etmede vahim bir mantık hatâsı var. Velev ki tüm bu hakâretlere rağmen eylem başarılı oldu ve ek sınav hakkını elde ettik. O sınavı hazırlayacak ve notlandıracak olanlar da yine bizim hakâret ettiğimiz hocalar olacak ve şahsen eğer bana karşı böyle bir muamele olsa ek sınavda öğrencilerin canına okurdum.

Kaldı ki bu seneki sınavlar hakkında hocalara çok büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Bütünlemeler için aynı şeyi söyleyemesem de bütün kürsüler final sınavlarını kolay yaptıkları gibi bol da puan verdiler, en azından 3. sınıf dersleri için bunu söyleyebilirim. Hakâretlerden başka iyi organize olamadığımızı gösteren başkaca hâdiseler de yaşandı. Twitter dışişleri bakanlarından sanatçılara, sporculardan konsoloslara herkese kolayca ulaşmayı sağladığı için destek isterken ayârı tutturamayan arkadaşlarımız oldu. Levent Üzümcü, Gülse Birsel gibi isimler neyse, onlar az çok bu konularda destek vermeye çalışan insanlar; ama Hilâl Cebeci'den destek istemek nasıl bir laubâliliktir? Hilâl Cebeci mi yönetimin bizim lehimize karar almasını sağlayacak? Adriana Lima'ya destek mesajı atan arkadaş, hanımefendinin havuzlu bahçede yapacağı bir defîleyle eyleme dikkat çekmesini mi amaçlamıştı?

Dahası, zamanla maksadını aşmış olmasına rağmen iyiniyetle başlatılmış bu hareket, başından beri bâzı öğrencilerin baltalamalarına mâruz kaldı. Kimse tüm İÜHF öğrencileri bu eyleme destek vermek zorunda demiyor; fakat biz hakkımızı ararken bazı arkadaşlarımızın bu kampanyayı ti’ye alan mesajlar attığını görmek bizi üzdü; hem hareket hem de insanlık adına...

Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da sosyal medya kullanarak devrimler yapılıyor, yarım asırlık diktatörlerin hükümranlıklarına son veriliyorken, bu kadar güçlü bir silâhı kullanıp amacımıza ulaşamamızın sebebi, bu işi usûlüne uygun yapmayışımızdır. Arap Bahârı'na karşı bizim yapabildiğimiz bir iki gazeteye haber olmaksa bu züğürt tesellisi dahî olmamalı bizim için. İstanbul Hukuk Adâlet İstiyor Hareketi sonucu elde edilemeyen ek sınav hakkını elde etmek için okul koridorlarını aşındıran 'Cesur Yürek' arkadaşlarımız var hâlâ, onlara tavsiyem geçmiş tecrübelerden ders alarak bu sefer işi usûlüne göre yapmaları. Zîrâ eğer böyle yaparlarsa muvaffak olacaklarına olan inancım tam.

İstanbul Hukuk Adâlet İstiyor eyleminden çıkarılacak dersler çok, sâdece öğrenciler açısından değil tüm toplumu ele alan sosyolojik tahliller yapılabilir: Sosyal medya çok güçlü bir silah, kullanabilene; adâlet istemek trafikte küfür etmekten farklı, sesinin yüksek çıkması insanı haklıyken haksız duruma düşürebilir; insanımız kendisini ilgilendirmeyen sorunlarda adâlet istemiyor ve sunulan çözümler günü kurtarmaya endeksli.

Gönül isterdi ki bu eylemde Çevik Kuvvet'in okulumuzda kadrolu eleman hâline gelmiş olması da eleştirilsin, gönül isterdi ki Müslümanı ve Müslüman olmayanı el ele verip Cumâ Namazı saatinde sınav olmasını -bu sınavı yapanın İnsan Hakları Hukûku Kürsüsü olması da yurdum insanını yurdum insanı yapan ironilerden- eleştirsin, gönül isterdi ki sağcısı solcusu bir araya gelip olmayan klüp odaları hakkında çözüm üretsin, Hukuk Okulu'nda ifâde özgürlüğünün kısıtlanmasına bir dur desin.

Sanırım İstanbul Hukuk önce adâletin ne olduğunu ve nasıl isteneceğini öğrenmeli. Sanırım insanımız sâdece kendi istekleri yerine getirildiğinde adâletin sağlanmadığını öğrenmeli.

Yazar Hakkında

Aykut Purde

Aykut Purde

Bu yazara ait diğer yazılar

Online dergiler Online dergiler