Dindarlaştıramadıklarımızdan Mısınız?

Emrah Bulut tarafından yazıldı. Aktif .

 

Zaman değişti değişti, hoop! Yok artık eski Ramazan’lar, bayramlar felan. Bir anlayamadınız gitti. El öpmek, bakkala ekmek almaya gitmek de yok size. Şu eski kafalılığınızdan da kal geldi artık yani. Hayır, geçen gün bizim morukla konuştum, yok neden hiç arayıp sormuyomuşum, niye hiç ziyaretine gitmiyomuşum? Ya insan kendinden 30 yaş küçük biriyle neden takılmak ister ki kafayı yiyjem! Gece gece eğlenmek için dışarı çıkmayacakmışım, edepli usturuplu olacakmışım. Ne yani evde eğlenilebiliyor da biz mi bilmiyoruz? Ayrıca “usturup” derken? İki dakka ayık olun oğlum. Bu yaşta oturup kitap okuyayım, tartışma programlarını izleyeyim falan mı istiyosunuz, şaka gibi ya!”

İşte ey zamanı geçmiş Lale Devri çocuğu, bin ah işitmek istersen ilk gördüğün günümüz gencine bir dokunman yeterli.

Genç haklı. Akranlarını görüyor televizyonlarda; yiyorlar, şakalaşıyorlar o oturup kitap mı okusun? Zaten Can Dündar da ülkemizde iyi bir kalça sahibi olmanın iyi bir kafa sahibi olmaktan daha önemli olduğunu söylemiyor mu? Hem Taksim’de mis gibi birasını yudumlamak varken, tekilasını içmek varken, eee sonra yine birasını yudumlamak ve tekilasını içmek varken niye beyni yoran izahatların, uzun uzun düşünmeye sevk eden tafsilatların, insan olma bilincine erdiren ama rahatsız eden fikirlerin kıskacına atsın ki kendini. Pardon da niçin var olduğunu sorgulamak, evreni anlamaya çalışmak zorunda mı?

İyi de insanı bir hayvandan ayıran en önemli şey zaten akıldır, düşünmektir dediğinizi duyar gibiyim. Pekâlâ, onu bu hakkından feragat edip, diğer hayvanlar gibi doğmak, büyümek, ölmek ve tüm bunların arasına biraz bira ve tekila sıkıştırmak istediği için suçlayabilir miyiz?

Hem özgür kız o, hür oğlu hür! Beynini nasıl kullanması gerektiğine siz mi karar vereceksiniz? Atasının canıyla kanıyla kazanıp emanet ettiği özgürlüğünü, dilediği gibi kullanma hakkına sahip değil mi? İster azar coşar ister dünyadan bihaber kafelerde ömür çürütür. Hürriyet kolay kazanılmıyormuş, Suriye’de yaşıtları özgürlüğü için diktatörlerle çarpışıyormuş. Ne varmış! Onun da eli armut toplamıyor sonuçta. Clark Kent misali gömleğinin altında yatan Che t-shirtüyle sinesinde her an devrim yapmaya hazır bir kahraman taşıyor, hey yavrum.

Her ne kadar izahı zor da olsa damarlarındaki asil kanını sosyalist-komünist ülkülerle coşturabiliyor. Ama içtiği Amerikan sigarası, ayağındaki konversi ne olacak diye hemen kükreyip çıngar çıkarmayın lütfen. Bu ülkedeki en solcu geçinen, Enternasyonal toplantılarından geri kalmayan partinin lideri bile kendi ülkesini, kışkışladığı Amerika’ya şikâyet ediyor. Armış, namusmuş, bizi biz yapan manevi değerlermiş… Millet uzaya çıktı siz hala gökten indirildiği sanılan dogmalardan dem vuruyorsunuz. Şimdiki hatun kişiler kız değil kadın yurdunda kalmak istiyor Nene Hatun, sen anlamıyorsun ama çağdaşlık böyle emrediyor.

İroniyi bırakıp derdimi açık etmek istiyorum lakin öyle bir zamandayız ki derdin kendisi de ironiye yaltaklandı dostlar. Derdimiz başka bir deyişle dersimiz: Ahlak. Bozuldu, yozlaştı, elden gitti derken sıkıntılı günler geçiriyoruz kendisiyle. Kabahat okları internettir, televizyondur sürekli yön değiştiriyor fakat kimse sahiplenmeyince de, leyleklerin ülkemize getirdiği bu ahlaksızlık illeti yine gençlerin kucağında kalıyor. Herkesin ağzında aynı telaş; bir haller oldu memlekete, şimdiki nesil bir değişik… Ne durdan anlıyorlar ne yaptan. Tedip ve terbiyeyi, adap ve saygıyı komşu köyün manzarasına değişeli elde var tek soru: Neler oluyor bize?

Dindar Başbakan: “Bunlar hep dinsizlikten ötürü, dindar olmazsa tinerci olacak hepsi.” diyor. Muhalefet farklı bir çözüm üretmek yerine cümledeki anlatım bozukluğunu giderip “Dindar Başbakan değil o, din tüccarı.” diyor. Aydınlarımız bir coşku dalgasıyla kendinden geçip: “Ne demek efendim! Biz hep dinsiziz ama tinerci de olmadık.” diyorlar, kendi içinde ayrı bir ironiye yol açarak. İnsanlarda beklenti hep aynı olunca medyanın da refleksleri değişmiyor. İşgüzar bir gazetecimiz jet hızıyla sokaktan bir tinerci kapıp mikrofon uzatıyor ve tüm Türkiye kendisinden korunmak için biber gazı almak dışında pek kayda değer bulmadığı bu nesneye -tinerciye- bir anda dikkat kesiliyor.

Aynı vakitlerde Pazar alışverişinden dönen iki kadın mağaza vitrininden televizyondaki çocuğa kilitleniyor ve halkın sesi olup vaziyeti ortaya döküyorlar:

“-Tinercilik mi kaldı ayol, hangi yüzyıldayız. Benim çocuğum alt tarafı poşet koklasa öpüp başıma koyardım. En azından yaptığını ettiğini bilirdik. Açtır açıktadır da içmek için sebebi var derdik. Bak çocuk nasıl hissiyatlı. Çıkmış televizyona kırıldım diyor. Başbakan madem dindardı niye dininin gereğini yapmıyor da ben hala sokaktayım diyor. Bizim çocukların ağzını bıçak açmıyor ki. Geçtim tineri-baliği ectasy kullanıyorlarmış ne zıkkımsa! Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında yine de depresyondalar da depresyondalar.

-Amaan hep aynıyız be komşu. Bizim Cem’de Münevveri doğramış evcilik oynarken. Anası şikâyete geldi. Çok arsız oldu bu çocuklar çok!”

Âsım’ın nesli… diyorduk… nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek demeye kalmadan zil çalıyor ve bir ahlak dersi daha çözülemeyen problemleriyle noktalanıyor. Biz bu gençlerin ahlakı nasıl düzelir diye sayıklarken Hilal Cebeci Twitter’a yeni fotoğraflar yüklemeye, Tarkan uyuşturucudan mahkemeye ifade vermeye gidiyor, televizyonlarda “Hayat Devam Ediyor”.

Yazar Hakkında

Emrah Bulut

Emrah Bulut

Online dergiler Online dergiler