Ahirete Geçiş Sınavı

Said Doğrul tarafından yazıldı. Aktif .

 

Hayatkader kaleminin kelimelerini kaydeden bir kâğıt.

Tekdüze fiillerle ve alışılageldik belirteçlerde geçen yaşam; birçoğu için birkaç hece, bazıları için 3-5 cümle.

Geride okunacak bir mektup bırakanların yanında, kimisi paragrafı bitiremeden yitip gider beklenmedik bir anda.

Hatalı hatıralar temize çekilir zaman zaman; ve zaman, ihtiyarlığın işaret sıfatı, gençliğin geçmiş kipidir geride kalan her satırda.

Hayatgördüğün tüm konulardan sorumlu olduğun bir sınav kâğıdı.

Yaptığın her şey, silgi kullanılmaksızın işlenir sayfalara; bir kısmı üstünü karalar, diğeri altını çizip yazdıklarını tekrarlar.

Cevaplar dört bir yanda asılıdır oysa; gündüzler tebeşir, geceler karatahtadır sınav salonunda.

Hayatistediğin sorudan başlayamayacağın bir sınavdır aslında.

Mezarlık denklemi eşitsizken, boş kâğıt verip çıkamazsın aniden; gidiş yolundan bile puan verilen bir imtihanda, 1 doğru 3 yanlışı götürebilir anında.

***

Okuldan kendisine ödev verilen Utku, arkadaşlarıyla birlikte sanat galerisine gider. Bir tabloyu çok beğenir ve onu kimin yaptığını sorar. Aldığı cevaba göre, söz konusu resmi yapan bir sanatçı yoktur ve tablo, sergide asılmış olduğu yerde ansızın belirivermiştir.

Soru: Ressamı olmayan bir resim kendi kendine çizilebilir mi?

________

Okuduğunuz bu satırların bir yazarı, önünüzde bulunan ekranın bir mühendisi, kullandığınız yazılımın bir programcısı vardır; öyleyse hiçbir şey kendiliğinden olmamış ve hiçbir şey kendi haline bırakılmamıştır.

Ressamsız bir resim veya kâtipsiz bir kitap ya da nakkaşsız bir nakış yoktur.

Kâinat kitabının her kelimesinde bir başka kaside ve harika bir nida. Yeryüzü bir sayfa, ağaç bir cümle ve çekirdekler birer nokta.

Kuru bir tohum, kara toprakta yemyeşil desenler çizip her renkten meyveler sunar; hava molekülleri hiçbir harfi hasifleştirmez herhangi bir mikyasta.

Günbatımının turunç kızılı, bir kurumuş yaprağın sepyatik kahverengi tonu, taptaze bir eriğin göğem yeşili; bir ressam olmalı ki, çizmiş bahar ufuklarına tutunan bu rengârenk resmi.

O’ndan daha güzel boyası olan var mı?

***

Karlı bir kış gününde Uludağ’a doğru yola çıkan Engin, yolun ikileştiği bir noktada arabasını durdurur. Yoğun kar yağışından ötürü yolda çalışmalarda bulunan görevliler kendisini, “Sağ taraftan giden yol Uludağ’a giden en kestirme çıkıştır. Fakat tekerleklerine zincir takman kaydıyla bu yolu kullanabilirsin. Sol yolda ise zincirsiz olarak daha hızlı devam etmen mümkün; ancak araban uçuruma yuvarlanabilir veya yolda kalabilirsin.” diyerek uyarır.

Soru: Engin hangi yolu seçmelidir?

________

Fakrını fark etmeyen fani insan, fırtınalı dünya hayatında fıska düşerek, sanal bir serbestlikte ve de yalancı ve yapmacık bir hafiflik içerisinde yaşamını sürdürür; ama kendisinden milyarlarca kat küçüklükte bir mikroba yenik düşebilecek kadar aciz yaşamaya devam eder.

Eğer her şeyin bir yaratıcısı varsa; O, yarattıklarını başıboş ve boşuna yaratmamıştır. O’na sığınıp, oyunu kurallarına göre oynayarak bu kısa yolculuğu kazasız atlatmak mümkün.

Zincirsiz çıkarsak yola, ecel esner ensenden ansızın, ucu uçuruma çıkan noktada.

Ulaşsak bile oraya, karşımıza çıkar, dilsiz acıları dalgalarca büyüten büyük bir azap ve ceza; asla merhamet edilmez zarara girene, kendi eliyle ve kendi rızasıyla.

Otomobilinize zincir takmak sizin seçiminizde; ölümün kimliksiz gezdiği bir gecede ise düdük Hakem’in (c.c) elinde.

***

Buket’in 24 lirası vardır ve memleketine gitmesi gerekmektedir. Mavinin en pamuksu renklerindeki kat kat bulutların kapladığı lacivert gökyüzünden, nefis kokulu nergislere ve güneşin sıcak sarısıyla bütünleşmiş papatyaların cömert zarifliğinden denizin uçsuz bucaksız berraklığına kadar her şeyin muazzam olduğu bu şehre gidebilmek için yalnızca 1 lira bilet masrafı yapıp otobüse binmesi yeterlidir.

Soru: Buket’in tüm harçlığını otogarda tüketip bilete para ayırmaması mantıklı mıdır?

________

Zaman saatini geriye almak isterken, yelkovan kovalar akrebi gittikçe hızlanarak; 24 saat saniyeleşip eriyiverir cebimizden: Tik tak, tik tak…

Harçlığı veren zaten O olsa da, kendisinin istediği sadece 1 lira; ulaştırmak için Cennet gibi güzel bir memlekete, rica ediyor verdiği yirmi dört saatten bir secde.

Büyük Sonsuz ile Küçük Sonlu arasında, kapanmayan bir kabir kapısı vardır; sevinci çarpan huzurun kesiri ve biri bin edenpiyango bileti sadece namazdır.

Her gün ekmek yemek sıkmıyorsa seni, neden sıkıntı veriyor ab-ı hayat suyunu içip ruhunu doyurmak?

Ufak bir ücrete 10-15 saat çalışırken, çok mu zor sonsuz hazineler için günde bir saatini ayırmak?

Sırf dünya için yaratılmadıysan, saçma değil midir vaktini otogarda çarçur edip, tüm harçlığını malayani meşgalelerde harcamak?

***

Yaşamdan daha asılsız, alakasız ve anlamsız bir şey yoktur; eğer yokluktan gelip yokluğa gidiyorsa.

Hiçbir şey hiçliğin kendisi kadar korkunç değil.

Kesif, kasvetli ve kapkaranlık bir tabuta konup soğuk ve ıslak toprağa gömüldükten sonra, ‘simsiyah bir boşluğun içinde sonsuz bir suskunluğa karışmak’, mantık hataları barındıran bir zırva.

Hayat, iki karanlık arasında çakan yıldırımsız bir şimşekten ibaret değil.

Geceyi gündüze çeviren, kışı bahara deviren ve ölü dalları capcanlı çiçeklere dönüştüren bir Yaradan’a; zor gelmez nefes vermek, kuru bir kemik yığınına.

***

Hayat, cevapları soru işaretinin çengeline asılmış olan bütünlemesiz bir sınav.

Sınav kâğıdındaki sorulara kafa yormaksızın ayyaşlığın yolunu tutup kafayı çekmek veya sağ üst köşedeki ‘kapat’ butonuna tıklayıp Facebook’ta kafa ütülemek, kafayı kuma sokmaktan farksız.

Gölgede yaşayanlar, güneşi göremezler.

Ruhunuzun iç kesimlerini üşüten soğuk hava dalgasının vücudunuzu terk ederek, kalbinizde açan gökkuşağından, gözlerinize sağanak güneş damlaları yağması dileğiyle…

***

 

Güneşe ve onun aydınlığına andolsun ki…

Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir ve onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.

 [Şems, 1-9]

Yazar Hakkında

Said Doğrul

Said Doğrul

İlk ve orta öğrenimini, gözünü açtığı şehirde tamamladı. Hukuk okumak üzere Bursa akvaryumundan İstanbul deryasına kulaç attı. Bir müddet tiyatro ile oyalandı, üç-beş kısa filmimsi çekti. İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku yüksek lisans programında temaşager, aynı kurumda Sosyoloji lisans talebesi. Sıfat değil, eylem olarak ‘yazar’lığını, editörlüğünü de yaptığı Fikir Adası e-dergisinin yanı sıra, sair süreli yayınlarda sürdürüyor. Şu an ise uzak ülkelerde, davulun sesinin geldiği yeri bulmaya çalışıyor. İleride cennetlik olmak istiyor.

 

Kafa Kâğıdı:       |  

Online dergiler Online dergiler