Satır Başı

Said Doğrul tarafından yazıldı. Aktif .

Ayrılıksız bir beraberlik yoktur.

Gecesiz bir gündüz görülmemiştir. Ölümsüz bir yaşam yaşanmamıştır. Ve elvedası olmayan bir merhaba hiç söylenmemiştir.

Sonsuzluğun sahibi, sonsuzluğa ulaştırmadan evvel; onlarca ‘son’ yaşatır, yarattıklarına. Çünkü başlamak için sonlandırmak gerekir. Yenisi için eskiyi terk etmek ve gülmek için önce ağlamak.

‘Duygusuz’ olmakla itham edilen biri olarak, aileye edilen ‘duygulu’ vedaları yaşamıştım daha önceden.Birçok kez ayrı ve uzak kalmıştım doğduğum şehirden.Birçok kez “hoşçakalın..” diyerek uğurlanmıştım evden. 

Fakat bu sefer yaşanılan farklı: Onlarca defa ayrılıklar yaşadığım aileme, evime ve memleketime aslında bu ‘ilk’ vedam.

Mimiklerinin kontrolünü kaybetmemek için insanüstü bir çaba sarf eden babamın, ilk defa gözlerinden yaşlar aktığını gördüm o günEn ağlamaklı ve güçsüz haliyle, güçlü olmamı söyleyen annemilk defa bana dakikalarca sarıldı. On sekiz yıldır kullandığım odamdan çantamı alıp çıkmak ilk defa hiç olmadığı kadar zor geldi.

Bir süre sonra 09.30 İstanbul otobüsü hareket etti.

Ve artık söylenen şey, “hoşçakal” değil; “elveda”.

 

 

İstanbul…

Üç noktanın ima ettiği tüm güzelliği ve rezilliğiyle; en geniş sözcük dağarcığının söz söylemekte aciz kalacağı ve en büyük ölçü birimlerinin dar kalıplarına sığdıramayacağı renkli ve kalabalık bir metropol.

Bu büyük dünya için 3-5 satır ayırmak değil; bir deneme yazıp içinde gezintiye çıkmak veya bir roman meydana getirip sokaklarını dolaşmak ya da bir ansiklopedi oluşturup kaldırımlarında yürümek gerekir.

Ve gülümsedikçe ironikleşen bu rüyayı anlatmak yerine, üç noktalı bir hacim inşa edip çeşitlenen tüm duyguları birkaç çizginin sadeliğine doldurmak şimdilik en doğrusu.

Güzel karmaşası ve karmaşık güzelliğiyle macera yaşatan, ufuk açan ve insana ne arıyorsa onu bulduran bir üniversite kenti aynı zamanda İstanbul; yani ‘öğrenmek’ için en uygun yer.

Çünkü üniversite benim için sadece kalın hukuk kitaplarını hatmetmek ve zilyetlik naklinin hangi hükümlerle ifa edilebileceğini öğrenmek değil.

Üniversite; kampus içinde yaşamaktır, kampus havasını teneffüs etmektir, farklı görüşler tanımak ve farklı görüşlerle tartışmak ve de farklı görüşlere saygılı olmaktır.

Kişinin artık bir şeylere karar vermesi gerektiği yerdir; yaşamını idame ettireceği yönü ve yaşamını şekillendirecek yolu seçmesi gereken zaman dilimidir.

Kulüplere girmek, arkadaşlar edinmek, aşık olmak, dostlar bulmak, seyahat etmek, fotoğraf çekmek, tiyatroya gitmek, hobiler edinmek, kütüphaneye uğramak, dil öğrenmek, sosyal organizasyonlar içinde yer almak, kitap okumak, yazı yazmak ve en nihayetinde ders çalışmaktır üniversite.

Elbette tiksindikleri yüzlerini makyajlayıp, benliklerine aykırı tavırlarla utandıkları kimliklerinden marjinalleşerek sıyrıldığını zanneden palyaçolar da bulunur burada.

Ağızlarındaki Amerikan sigarasıyla anti-emperyalist sloganlar atan veya ayaklarındaki Converse’lerle mitinglere koşan ya da hakkını savunduğu emekçinin dükkânının camını söktüğü kaldırım taşlarıyla kıran sevimli ve sakallı arkadaşlara da rastlarsınız.

Tabi onlara gördüğü her yerde bıçakla dalıp vatan kurtaran bıyıklı yavrugenlerin sayısı da az değildir.

Ve göz yaşartıcı bir efor sarfedip; popüler olma çabasıyla sürekli ayakta duran, her gece özgürlük naraları atıp barlardan discolara koşan, fotoğrafladığı biralı ve açılı pozlarını Facebook’ta ‘İsTanBuL.. xD’ adıyla açtığı albümlerde paylaşan, nedensizce bir gürültü meydana getirip yüksek sesle konuşan, “koptum yhaa!” cümlesini takip eden kahkahasının dozunu dikkat çekme eşiğine göre ayarlayan sevilesi zavallılar da görürsünüz.

Onların da buradan ellerini öpüyorum.

Son olarak; Hukuk ise belirsizlik içinde karmaşıklaşarak derin köklerinde koridorlar inşa eden bir labirent.

İdealizm barındırmayan bir bünyenin, baba parası yemek için gelmemesi gereken bir alan.Teori ve kavramlar ciddi tavırlarıyla geyik muhabbeti yaparken; altı çizilen ve önemle vurgulanan her hüküm, bir kanun maddesine selam edip sırıtıyor.

Tüm zorluğuna karşın; içinde bulundurduğu ‘düşünen’ insanlarıyla ve okumaya yönelttiği ‘düşündürücü’ eserlerle Hukuk Fakültesi,‘düşünmek’ isteyenler için en uygun bölüm. 

 

Evet, belki; gecesiz bir gündüz görülmemiştir, ölümsüz bir yaşam yaşanmamıştır ve elvedası olmayan bir merhaba söylenmemiştir.

Fakat güneşin doğmadığı bir gece yoktur. Ölüm başka bir yaşamın öncülüdür. Ve her “hoşçakal” ise aslında yeni bir “hoş geldin”.

 

Yazar Hakkında

Said Doğrul

Said Doğrul

İlk ve orta öğrenimini, gözünü açtığı şehirde tamamladı. Hukuk okumak üzere Bursa akvaryumundan İstanbul deryasına kulaç attı. Bir müddet tiyatro ile oyalandı, üç-beş kısa filmimsi çekti. İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku yüksek lisans programında temaşager, aynı kurumda Sosyoloji lisans talebesi. Sıfat değil, eylem olarak ‘yazar’lığını, editörlüğünü de yaptığı Fikir Adası e-dergisinin yanı sıra, sair süreli yayınlarda sürdürüyor. Şu an ise uzak ülkelerde, davulun sesinin geldiği yeri bulmaya çalışıyor. İleride cennetlik olmak istiyor.

 

Kafa Kâğıdı:       |  

Online dergiler Online dergiler