Üzüm Yeme Adabı | Halil Çiçekfidan

Halil Çiçekfidan tarafından yazıldı. Aktif .

 

Gezi olayları mı? Hayır. ODTÜ’de başörtülülerin kovulması olayı mı? Hayır. Kamuda başörtüsü serbestisi mi? Hayır. Ergenekon mu? Hayır. 28 Şubat mı? Hayır. Maalesef bu soru zincirine ekleyebileceğimiz daha nice meselemiz var. Ama hayır hiçbiri tek başına bu yazının konusu değil ve fakat her biri bu yazının yazılmasını gerektiren hal-i pürmelalimizin sebeplerindendir. Koca bir acılar birikintisi..

 Bu yazı, benim gibi düşünenler ve benim gibi düşünmeyenler için yeni bir iletişim zemini ihtiyacına binaen kaleme alınmıştır. Böyle bir zeminin tesisi için yapılabilecek birkaç tavır değişikliğini ihtiva eder. Seste ve renkte nefret tonu, havada nefret kokusu fark edilmiş ve bu yüzden vicdanın siperine sığınılmıştır.

***

Bak kardeşim, önce dağarcığımızdaki hakaret sözcüklerini elimizdeki mendile tükürüp en yakın çöpe atmak üzere cebimize koyacağız. Zira ben buradan gitmeyeceğim, biliyorum ki sen de gidecek değilsin. Yani biz anlaşmak zorundayız.

Ağzımızı temizlemedikçe temiz cümleler kuramayız. Temiz cümleler olmadan hak iddiası, en başta hakka haksızlıktır. Bu kimi zaman iddianın mesnetsizliğini haykırır; kimi zaman da insanı haklıyken haksız duruma düşürür. İkimize de yaramaz kısacası.

Bak kardeşim, rahatsız olduğun şeyler var biliyorum. İdeallerine göre bir ülkede yaşamak istiyorsun. Kendi özgürlük anlayışına ve tercihlerine müdahale edilsin istemiyorsun. Belki bir ideolojin var ve herkes için en adaletli düzeni o düşüncenin tesis edeceği kanaatindesin. Güzel. Ben ise, senin rahatsız olduğun bazı şeylerden çok memnunum. Hatta öyle ki, benim için vazgeçilmezler. Şundan emin olabilirsin: benim de ideallerim var ve onları ülkemde görünür kılmak istiyorum. Özgürlük anlayışımız çok farklı; benim dünya görüşüme göre yapılmaması gereken birçok şeyi, sen yaşam tarzının temeline yerleştirmiş durumdasın. Ve ben de senin gibi, kendi fikirlerimin en adil toplum düzenini oluşturacağını düşünüyorum.

Aslında bu zıt halimiz hiç de garip sayılmaz. Hukuk ve siyaset, zıtlıkların bir arada yaşayabilmesini sağlamak için var. Fakat hakkaniyet ve ehliyet anlayışı olmayan hukuktan ve siyasetten hayır gelmesi imkânsız. Zaten kimse aksini savunmuyor, biliyorsun. Partilerin programlarının birebir gerçekleştiği bir dünya olsa, herkes buna inansa, hayat bayram olsa.. Mesele teoride olduğu kadar basit ve net değil maalesef.

Biz daha ikili meselelerde hakkaniyeti sağlayamadıktan sonra koltuktakilerden bunların tesisini beklemek anlamsız. İfade özgürlüğünü savunanların kürsüdeki konuşmacıları yumurtaya bulaması tutarsızlıktır. Her fırsatta tarihi değerlerle barışmayı dile getirenlerin şehir siluetlerini mahveden yapılara ruhsat vermesi de öyle.. Devleti yönetenlerin millete zarar verdiğini düşünüp kamu malını tahrip etmek yine tutarsızlıktır. Hz. Ömer adaletine atıf yapanların sapla samanı ayırmamayı bilerek tercih etmeleri de öyle.. Kısacası kendi söylemlerimizle eylemlerimizin tutarsızlığını yarıştırdığımız sürece kısır döngüden kurtulamayacağız. Ne sen rahat edeceksin, ne ben..

Bak kardeşim, belki de öncelikli hedefimiz karşı kitleyi kendi doğrularımıza inandırmaya çalışmak değil de bizim gibi düşünenleri hakikatli ilkelere ikna etmek olmalı.

Konular kişiselleştirilmeden ilkeler üzerinden tartışılabilseydi eğer, insanlar bu kadar yarayla dolaşıyor olmayacaktı. Edebin bütün ideolojilerin üzerinde olduğunu içselleştirebilseydik birçok ihtilaf, sonunda çatışmaya dönüşmeden çözülebilecekti. Edepsizliktense, elde edilecek her türlü somut/soyut kazanımı elinin tersiyle itmeyi tercih edecek kalitede kutuplar olabilseydi, hepsi birer yıldız gibi etrafını aydınlatacaktı.

Gerçekleşmesi çok zor şeyler söylediğimin farkındayım. Günümüz dünyasında örneğini gören de yok zaten. Fakat nefreti dolaşımdan kaldırmak isteyenler önce buradan başlamalılar kanaatimce.

***

Fikrimizin her türlü çamurdan ari olduğuna kefilsek fikir namusuna sahibiz demektir. Ve fikir namusu olanlar "hasmını yenmek için değil hakikati bulmak için" tartışırlar..* Abeste direnmeyi değil hakikate teslim olmayı tercih ederler.** Zaten ancak böyle bir yaklaşımla meseleleri duygusal /reaksiyoner tavırların düzleminden kurtarıp aklıselim üzere irdeleme fırsatı buluruz.

Bak kardeşim, soru sormak kalıcı öğrenmenin en iyi yöntemlerinden biridir, evet. Soru sormak hakikati aramaktır. Karşı tarafı zor duruma düşürmek için sorulmuş sorunun ise hakikatle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Sırf karşı görüşü alt etmek adına kitap okumak da erdemlilik değil militanlıktır. Fikir namusuna sahip olmak bu iki tavrı da reddetmeyi gerektirir.

Bak kardeşim, kendimiz faydalanırken hiç de sorun olarak görmediğimiz meşru imkânlardan günün birinde başkalarının faydalandığını görmek bizi rahatsız ediyorsa hakkaniyet terazimizde bir bozukluk vardır. Bir yerde kerameti kendinden menkul bir imtiyaz varsa bu yok olmaya mahkûmdur. Keser ve sap elbet bir gün dönecektir. Burada önemli olan, evvelde imtiyazsız olanların eşitlik durumundan sonra yeni imtiyazlılar haline dönüşmesine engel olunmasıdır.

Sonuç olarak, birbirimizi doğru anlayabileceğimiz bir iletişim zemini oluşturmak en acil meselemizdir.  Bunun için, kendi kitlemizi mobilize etmek uğruna karşı tarafın nefretini körükleyecek her türlü fiilden uzak durmak gerekir. Güncel politikanın muhakemeyi uyuşturan duygusallığından kendimizi kurtarmak ve uzun vadeli toplumsal ahengi sağlayacak aklıselimi eylemlere ve söylemlere hâkim kılmak hepimizin faydasına olacaktır.                                           

*bkz. http://goo.gl/TE1NvC

**bkz. Cemil Meriç -Bu Ülke

K A F A  K A Ğ I D I :

Halil Çiçekfidan

Ailenin ilk çocuğu olarak Fatsa’da doğdu ardından kendini Çayyaka Köyü’nde buldu. Akşam ezanından sonra sokakta olmama ilkesiyle yeşillikler arasında bir çocukluk geçirdi. Süper solak olduğu halde sağ elle yemek yeme çalışmalarına kendini adadı ve başardı. İlkokulu İnegöl’de, liseyi Bursa Anadolu Lisesi’nde tamamladı. On sekiz yaşını henüz doldurmuşken kendini dil eğitimi için Washington D.C.’de buldu. Şimdilerde eski Şeref Bey stadyumuna giderken sağda kalan üniversitede hukuk eğitimi almakta. Ve annesine sesini yükseltip odadan hışımla dışarı çıkarken ayağının yine eşiğe çarpacağından emin.

 

Yazar Hakkında

Halil Çiçekfidan

Halil Çiçekfidan

Ailenin ilk çocuğu olarak Fatsa’da doğdu. Akşam ezanından sonra sokakta olmama ilkesiyle yeşillikler arasında bir çocukluk geçirdi. Süper solak olduğu halde sağ elle yemek yeme çalışmalarına kendini adadı ve başardı. İlkokulu İnegöl’de, liseyi Bursa Anadolu Lisesi’nde tamamladı. On sekiz yaşını henüz doldurmuşken dil eğitimi için Washington D.C.’nin yolunu tuttu. Şimdilerde Galatasaray Üniversitesi'nde Kamu Hukuku Yüksek Lisans talebesi, FSMVÜ'de araştırma görevlisi. Annesine sesini yükseltip odadan hışımla dışarı çıkarken ayağının yine eşiğe çarpacağından emin.

Kafa Kâğıdı:       

 
Online dergiler Online dergiler