Şehir Özel Dosyası | Mihrican Can

Şehir Özel Dosyası tarafından yazıldı. Aktif .

 

Çırpını çırpını giden atlardan indik

Girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına

İsmet Özel

 Tarihsel bir silsile içinde süregiden mevzuların varacağı nokta bellidir; derin bir iç çekişle ‘Ahh bir zamanlar…’ özlemi. Söylemeden geçemeyeceğimiz bu tabirin devri daim baştacı olacağı aşikâr. Ancak Cündioğlu’nun da deyimi ile kafamızı ve gövdemizi bitiştirmek zorunda oluşumuzun ikircikli acımasızlığı bizleri zaman ve mekân mefhumlarını anlamlandırmaya zorluyor. Esasında bizlere tevarüs edilenleri yokuş aşağı sürmesek işimiz pek zor olmayacak. Zengin bir kültürün mirasçıları olarak her iz bizleri başka bir medeniyetin eşiğine bırakıverecek. Misalen, mutad meskenimizin tarihini kurcalar isek kaşımıza üç bin yıllık bir geçmişle çıkıverecek tabi gösterge olarak temaşa edeceğimiz tanıklar listesinin üstü çizilmese.

Dersaadetin gerçek ev sahipleri bilir ki geçmişin yankıları zaman geçtikçe cılızlaşmakta ve uzaktan uzağa, bizlere seslenmeye çalışan bu şehrin veçhesi gün geçtikçe solmaktadır. Bu halin nedenini sorgulamak için önce aynayı kendi ruhumuza ve bedenimize tutmamız gerekecek. Zira her şehir insan prototipinin panoramasıdır ve doğal olarak her bina, cadde, meydanvs. onunpsişik durumunun yansımasını taşıyıverir günümüze. Özellikle son yüzyılda insanoğlunun gelgitleri öyle çok artmıştır ki şehri kendi eli ile tarumar edip nevroz geçiren insanın yaptığı gibi eline aldığını bilinçsizce, kaygısızca ve amaçsızca şekillendirip yozlaştırmış ve tektipleştirmiştir. Yoksa hangi aklıselimin aklına gelir göğü delmek, denizleri karartmak ve çiçekleri soldurmak. Maalesef ki akli olan ile doğal olanın mücadelesinde gittikçe fıtri olandan uzaklaşılmakta ve bizlere emredileni es geçmekteyiz. Haliyle göğe, aya ve güneşe bakmaktan imtina ederek tahayyüllerimizi dumanlı hava sahasına çark ettirmekteyiz. Oysa bu kadar huzursuzluğa ve gürültüye gerek yoktu. Sükûnetle hareketlilik de sağlanabilirdi. Zira eskilerin yaptığı bu idi. Dersaadet’te tevazu ile zarafetini korumaya çalışan eserler mevcut, ancak muhkem duruşlarını sergileyecek mecalleri kalmadı, zira büyüklükleri mukallitlerin meydan okumak için diktikleri yığınlar arasında görülmeyecek denli küçük kaldı. Görünmek isteyen görmenin derdine düşmeyeceğinden her an yıkılmanın eşiğinde olsalar da keskin bakışları, katları saymakla meşgul olanlar için bu mesele epey uzakta bir yerlerde de durmakta.

Bir zamanlar komşusunun evi ile uyumlu olsun diye evinin dış rengini değiştirmekten söz edenler vardı, onlara kulak kabartarak estetik kaygıyı heybemize yerleştirmemiz gerekiyor. Ya da evleri balkonsuz yapan mimarların alnından öpmeye giden şairin peşine takılmamız. Hoyratça esen rüzgâra yıllarca direnmiş ulu çınarın altında gölgelenirken hatırımızda kalsın bir vakitler yaptığımız vedia akdi. Korku, ümitsizlik salarak değil huzura kucak açarak yontulmuş mimari eserler, asudeliği ile durur iken onlara selam vermeyi vefa borcu olarak bilmeli.

Mihrican Can

Online dergiler Online dergiler