Üstü Kapalı Bir Duygusallık: Bıkkınlık | Hilal Yaşlı

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

ÜSTÜ KAPALI BİR DUYGUSALLIK: BIKKINLIK

Okulun kapısından hiçbir engelle karşılaşmadan, elimi kolumu sallaya sallaya geçip gitmenin nasıl bir şey olduğunu üç yıldır merak ediyordum. Bir ütopyaydı benliğimin bir yarısını kapının dışında bırakmadan okul sınırları içerisinde bulunmak. Bende değil ama belki bir ihtimal benden sonraki nesillerde can bulacak bir hayaldi okulun koridorlarında, kafelerinde, bahçesinde “aslında olduğum gibi” yürüyebilmek, “ben” olabilmek.-bastırılmadan, susturulmadan, yasaklanmadan…

 Bir sihirli değnek döndü bir zamanda, gidiş değişti aynı zamanda. Bir karmaşa peydahlandı geçmişle gelecek arasında. Bana kana kana içmek düştü bu henüz adı konmayan, yasal koruması olmayan arafta kalan anda. Bir yandan korku döndü aklımda, sanki herkes bana bakıyordu, sanki birileri üzerime saldıracakmış hissi akıyordu dört bir yanımda. Nefesimi tutup haklı sebeplerle doldurdum zihnimi; savunma mekanizmam aktif fikirsel baskınlarda.

Derinden bir yerlerden bir ses geldi kulağıma... “Biz sizi bu şekilde aramızda istemiyoruz.”

Düşündüm, ilk bakışta içinin ne kadar boş olduğu belli olsa da. Tabii ki konuşanın değil de benim düşünmem tuhaftı. Harfleri şöyle bir salladım, evirdim, çevirdim olmadı. Cümleden bir gram mantık kokusu gelmedi. Hoşgörümü cebime koyunca fark ettim buna verilecek cevabı.  Ve acımasızca oynadım kelimeler üstünde: Asıl biz sizi aramızda istemiyoruz.

Tepkim, tepkimi ortaya koyuşum siyasi değil, fikirlerin propagandası değil, toplumu taraflara bölmenin yardakçılığı hiç değil. Bu tamamen duygusal bıkkınlık, hep hor görülmenin hıçkırıkları, her zaman kendimi herkesten daha fazla ispatlama çabasında olmanın yorgunluğu, kendimi olduğum gibi kabul ettirememenin isyanı…

 Ve buraya sıralanabilecek, duygu sömürüsü yapıyormuşum hissi verecek birçok hüzünlü tamlamalar…

“Biz sizi bu şekilde aramızda istemiyoruz.” Dile getirilen sadece bir tane düşünce. Bir de evirilip çevrilmiş; onların doğru, benim yaptığımın yanlış olduğunu anlatan, suçladığını saklayan sözcüklerle allanıp pullanmış; “Seni anlıyorum, yardım etmeye çalışıyorum.” havasına bürünmüş; aslında beni koruduklarını hissettirmeye çalışırken yılan gibi sokan cümleler var. Bu cümleleri, cümleleri hakkında hiçbir fikri olmadan kuranlar var.

Toplum malı oldum, insanlar hakkımda konuşup, beni istedikleri gibi tartışıyorlar. Önce isimleri önündeki sıfatlarda cahilliklerini saklayıp kendilerini çoban sayıyorlar, beni düşünemeyen koyun ilan ediyorlar. Sonra inançlarımın içini boşaltıp kendi savaşları uğruna benim kanımı akıtıyorlar. Yetmiyor kendi fikir kalıplarında beni daraltıp içimi zihinlerinde yıkıyorlar. Kendilerini anlamını bilmedikleri medeniyetin doruklarında resmedip, beni enöteye, sosyal yaşamın en dibine gömüyorlar.

Onlar konuşuyor, onların konuşmaya hakkı var. Konuşmaları asla onlara zarar getirmez, onlar benim gibi değil. Onlar suya sabuna değmeden, lafla peynir gemisinin yürüdüğünü düşünüp bana teğet geçiyorlar. Ben, teğet geçilen, hakkımda tek kelime savunma yapma yetkim yokmuş gibi sadece suskun, seyirci. Birisi gelip suskunluğuma isim takıyor öğrenilmiş çaresizliği.

Hâlbuki suskunluğum değil çaresizliğimden. Sıkıldım yakınıma gelen herkese “Selam dünyalı, biz dostuz.” mesajı verircesine kendimi ifade etmeye çalışmaktan. Sıkıldım aynı hoşgörüyü bana göstermeyene zıt fikrinden dolayı hoşgörülü davranmaktan, bir gün içinde bulunduğum durumu anlayacağını umarak umutlanmaktan. Sıkıldım birileri ipe sapa gelmeyen faaliyetlerde desteklenirken, benim çabalarıma ket vurulmasından, toplumsal köreltilmekten…

Ve buraya sıralanabilecek, okuyanı okurken sıkacak birçok asi tanımlamalar…

Yasaklanmadan ben olabilmenin yarım kalan mutluluğuyla bozuntuya vermeden anı yaşama isteği çatışıyor şimdilerde. Ben elimi kolumu sallaya sallaya arsızca dolaşıyorum çatışmanın içinde. Bastırılmadan “Hakkımda, hakkımda bir fikri olmadan konuşanlar! Siz de kimsiniz?” diye kendi isyanımı veriyorum okulumun bahçesinde.

Sonra mı?

Sonra susturulmadan önce son defa üstü kapalı şekilde “Ben buyum, hoşgörü sırası sizde.” diyorum zihnimde.

Hilal Yaslı

Paylaş


     Hilal Yaşlı'nın Eski Yazıları

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler