Gelgit | Melike Kılıç

Administrator tarafından yazıldı. Aktif .

Bir yeri terk etmiş olmak zalimliğimiz, aklımız o yerde kaldığı sürece mazlumluğa dönüşür. Bu sebeple bir yol üzere giderken ayrıldığımız ve varacağımız yerleri tasavvur etmek bizi daima bir başkasının hakkımızdaki kanısına uymaya sürükler. Halbuki yürümek yalnız, adımların sürüklediği yere seyretmektir.

İnsanın yaratılışından sonrası, kendine doğru yürümekten başka bir şey değil. Yaratanın, yaratılandaki varlığını göz ardı etmiyorum bunu söylerken. Kendimize gelmek bahsi, aslında O’na gitmekten başka hiçbir yere varmıyor. Burada “gel” ve “git” kelimelerine takılabiliriz, kime göre yahut neye göre gelmek ya da gitmek. Yani belki O’na gelip, kendime gidiyorumdur, yok burayı düşünmüyoruz. Burada “yol” mefhumu devreye giriyor. Kendime bir yol, O’na bir yol, dünyaya bir yol ve başka yerlere binlerce…Hayrola, kafamız mı karıştı? Diyorum ki, hayat bazı yolların ortasında bulunmak olarak var yani, belki sonrası da öyle; ancak nereden geldim ve nereye gidiyorum karmaşasıyla daima yolu kaçırıyoruz. Kendimize yürüyor olduğumuzu unutuyoruz. Bir şarkıda yürüyoruz, bir şiirde, bir yolda –el ele değil-, bir eserde –belki insan yapımı- ama bu yürüyüş daima kendimize varıyor. Bu noktada “kalkıp şimdi gitmek istiyorum” dediğimiz kendimizdir. Buraya bir yaz günü, “Artık gideyim istiyorum, böylece kendime geleceğim.” dediğim bir anda varıyorum; elimden ancak bir melodi içre gitmek geliyor.

“Ben dahi bile yapıldım taş u toprag arasında” denen de budur. İnsanın iç yolculuğudur onu yeniden yapan. Başlangıç ve bitiş noktalarını unutarak, yeniden yeniden ve yeniden yapılmamızı sağlayacak yolları, onları fark ederek yürüyebilmek duasıyla kendimi sizin simgelerinde yürüdüğünüz bu sesler yolunun içine bırakıyorum. Her yürüyüş birer düşüşe gebe olacaktır, daima. Mümkün.

Melike Kılıç

 

 

Online dergiler Online dergiler