Umre Güncesi: Ufuklararası Yolculuk / 2 | Said Doğrul

Administrator tarafından yazıldı. Aktif .

UMRE GÜNCESİ: UFUKLARARASI YOLCULUK / 2

Hilton Hotel Merdivenleri           03.03

Saat 06:11. Havlulara sarınmış, umre yapmak üzere Hudeybiye’ye yola çıkmış durumdayız. Karşımda Mescid-i Haram’ın tertemiz silueti ve sabah namazı sonrası avluya yığılmış cami cemaati.

Tenin tüm tonları tek bir renkte bir’leşiyor; beyaza bürünen bütün bedenler Bir’e yöneliyor.

Türkçe, Hintçe, Malayca, Urduca, Çince, İngilizce, Farsça, Arapça bir tek Bir’de bitevîleşerek buluşuyor.

Bir’den üflenen tüm ruhlar, burada bir olup bütünleniyor.

***

Merve Tepesi                                                                                                                                                           03.03

Daha önceden böyle bir yerde eline kalem alıp harıl harıl satır karalayan var mıdır, bilmiyorum.

Say’ın tüm şavtlarını tamamlayıp, Merve tepesine defter açtım. Mikat mahalinden tavaf yapmak üzere birkaç saat evvel ayrıldık. İhram yasaklarının başlamasıyla birlikte artık kalp kırmam, hayvan ve bitkilere zarar vermem yasak.

Tavaf sonrası zemzem içip dua eden binlerce insan, Merve ve Safa tepeleri arasında “mes’a” ismi verilen alanda, sembolik teatral uyarınca koşarak 4 kere gidip 3 kez dönüyorlar.

Artık umre ibadeti sona erdiğine göre, üstüme konan sineği pataklayabilir ve tavaf sırasında beni itekleyen polisin duygularıyla oynayabilirim.

Kurşun kalemin havaya sıktığı harflerde, hissettiklerimi icmal etmek mümkün değil; yazdığım eskiz olur, yazacağım eksik kalır.

Hayalhanemim hatıra koridoruna bir resim daha çiviliyorum şimdi, eşsiz ve tarifsiz.

***

Beytullah                                                                                                                        04.03

Açıkçası ilk günlerde insanların beni bulup “Türkiyya! İstanbul! Tayyip Erdoğan!” diyerek kollarını açmasını bekliyordum.

Mısırlı ile Tahrir Meydanı hakkında, Endonezyalı ile Bali mevzusunda, Pakistanlı ile Muhammed İkbal konusunda; kısacası X ülkesinden gelen ile Y üzerine konuşsam da, kimsenin ağzından, “I come from Turkey” dediğimde bir kere olsun “Hakan Şukkür, Cim-Bom?” felan duymadım.

Galiba, Türkiye’ye duyduğu hayranlıktan herkesin baygınlık geçirdiği ve Galatasaray’ın dillerden düşmediği sanrısı, Türk hacıların kurguladığı bir mitostan ibaret.

Karşılaştığı her zenciye ‘Arap’ diye seslenen ve gördüğü her çekik gözlü insanı Çinli zanneden kahraman yurttaşlarımız, aslında herkese gına getirmiş durumda.

Tur yetkililerinin elindeki verilere göre, mart ayı itibariyle burada bulunan 240.000 ziyaretçinin yarısı Türk.

Yani Kâbe’de, her 3 saniyede bir “Nerelisin hemşehrim?” sorusu soruluyor, her beş sözcükten birisinde Tayyip ismi geçiyor ve her yeni namaz vaktinde İstanbul trafiğini çözecek çılgın proje ilan ediliyor.

Fıtrî Arap görgüsüzlüğünü bir kenara bırakırsak, gelenekselleşmiş bir Türk gevezeliği oldukça yaygın.

Duaların geri çevrilmeyeceği müjdelenen Makam-ı İbrahim’de, tanıdık gelen bir aksandan Trabzonspor kritiği dinledim az önce; kendi dillerinin en dramatik melodisiyle Malikü’l-Mülk’e sığınan insanların yakarışları arasında.

Evet, o amcaya da sanırım her yer Trabzon.  

***

Kâbe-i Muazzama / 2. Kat                                                                   04.03

Tüm tesbih ve tahmidatı temerküz eden tavaf, ruha en çok etki eden ibadet; kulu kuşatan kudsî kasem.

Kâbe’nin etrafında, kâinatın kilidini çeviren ve yedinci dönümde kudret kasasını açan bir anahtar.

Varoluşun merkezine çivilenmiş direksiyonu döndürerek dünyanın yönünü O’na yönelten kutsal yürüyüş.

***

Beyt-ül Haram                                                                                          05.03

Rüzgâr esiyor kuzey kapısından, vakur bir edayla dalgalanıyor Kâbe’nin siyah tülü. Son kez bakıyorum ona, gülümseyerek karşılık veriyorBeyt-ül Haram’ın dört bir yüzü.

Tan yeri ağarırken, ağır adımlarla yöneliyorum çıkışa.

Uğurlanıyorum O’nun evinden, huzurun berraklığı ve hüznün burukluğuyla.

Yeniden görüşmek üzere

***

 “

Ey Rabbim! Gönlüme genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimdeki tutukluğu çöz. Tâ ki sözümü iyice anlasınlar.

Bir Sonraki Sayıda: Medine

  Said Dogrul

Paylaş


     Said Doğrul’un Eski Yazıları

 

Online dergiler Online dergiler