Alimin Ölümü

Osman Kibar tarafından yazıldı. Aktif .

ÂLİMİN ÖLÜMÜ

Erol Beğ 24 Nisan 1983’te vefat ettiğinde kırk beş yaşındaydı. Kırşehir 1938 doğumluydu. Kırşehir âhi geleneğinin önemli merkezlerinden birisidir; dedesi Hâfız Osman, Âhiler Beldesi âhi tekkesinin son şeyhiydi. Erol Beğ’in yetiştiği âile ve çevre böyle olmakla birlikte, çocukluk dönemi Türkiyesi için güzel şeyler söylemek mümkün değildir. Selçuklu mirası bir câminin kitâbesini kazma ile parçalayan, Rum maşatlığından topladığı istavrozlu taşları şehir müzesinde sergileyen tarih öğretmeni kimliği karşısında dehşete kapılan bir çocuk... Erol Beğ’in sistemle doku uyuşmazlığını, yalnızca bu örneğe bağlamak -elbette- yeterli görülemez. Ama manzara ve tuvaldeki kan rengi kullanım oranı bununla sınırlı kalmadığından, belli bir fikir vermesi beklenir. Evet ‘beklenir’; bu ifadeyi uslup tarzında, temennî tadında ve Türkçe güzelliği sunumunda bize kazandıran Erol Beğ’di. Doğrusu, yirminci yüzyılı bekleyiş halinde bir kaybediş olarak yaşamış kara yazgılı millet, bu kelimeye hiç de yabancı sayılmazdı. Erol Beğ, cümleyi ‘...beklenir’ diye bitirirken ‘gerekir, umulur, doğrusu budur, yakışır, yapılmalıdır, görevidir’ diyordu; ‘beklemek’ fiiline kazandırdığı ve terim tanımına yaklaşan bu yükleyiş bile onun uslubu hakkında yeterince aydınlatıcıdır. Ayrıca o, okuru yücelten bir niyetle ‘aydın dili’yle yazmış; uslubunu ağır bulanlara ‘Okuyucularımıza sokak ağzıyla hitap etmemiz beklenmemeli” karşılığını vermiştir.

Erol Beğ “Bağdat’ın dışına çıkmamış Fuzûlî’nin eserlerinde bir tek Türkçe yanlışı görülmezken, (sözde) profesörlerin yazdığı makâleyi anlamakta güçlük çekiyoruz” derken, dil hassasiyetini ortaya koyuyordu. Ama o, kelimeden çok cümleyi öne çıkaran, cümleye yeni ifade kâbiliyet(ler)i kazandıran, dil hâkimiyetinin kimyâsını öğreten bilge kişiliğiyle temâyüz etmişti. Onda birikim itibâriyle eski yeni çelişkisi yoktu; oluş, oluşun içindelik ve oluşa yön verme biçiminde tanımlanabilecek bir iddiânın temsil kimliğiyle konuşuyordu. Haddimizi aşma pahasına, onun için Kur’an’da ifadesini bulan şekliyle bir âlimdi demek isteriz. Binâen-aleyh, “âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir” sözündeki hikmetin tecellîsi olsa gerek, onun ardından onun gibi -veya onu aşan- bir âlim çıkaramadık. Bu satırların yazarı -yine de- A. Tûran Alkan, Tâhâ Akyol, Mustafa Çalık, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan gibi bir elin parmak sayısını bulmayan adı onun vârisi olarak görmüştür.

Erol Beğ, kıymeti kendinden menkûl Z. Gökalp için “Türk kültürünü en yanlış anlayanların başında gelir” tespitiyle bir tabuyu daha yıkıyor ve anılan kişinin kitabına ad yaptığı ‘yeni hayat’ın aslında ne olduğunu cesur bir tavırla ifşâ ediyordu (Fakir, buradan hareketle ve/fakat ancak ikinci okuma sonunda hocayı anlayabilmişti: Yeni hayat ‘yeni din’ demekti!). O, sistemle ilgili olarak Osmanlının tasfiyesi ardından batı taklidi bir hayat tarzının vâdedildiği bilgisini verir. Devamla, herhangi bir sosyal-siyâsî sistemin başarı ve başarısızlık tartışması için ise, elli yıllık bir sürenin yeterli ve mâkul sayılması gerektiğini söyler.

Erol Beğ, her şeyde olduğu gibi yine çerçevesini İslâmın çizdiği, kültüre dayalı bir milliyetçilik görüşünü benimsemiş ve bu görüşün esaslarını kuran birisi olmuştur. Salt milliyetçilik (nasyonalizm) düşüncesine ise muhâlefet etmiştir.

Erol Beğ, ilmî kimlikli cesur kaleminin yanında velûd (üretken) bir yazardı. Değişik dergi ve gazetelerde çıkmış pek çok deneme ve makâlesi vardır. Günümüzde pek erbâbı kalmamış ölüm ardı (nesirle mersiye) tarzındaki yazısı, hocası Mümtaz Turhan’ın ölümünden iki yıl sonra yayınlanmıştır. Dündar Taşer’i anlatan deneme ise, vefâ borcunu edâ olmakla birlikte türünün en seçkin edebî örneği kabul edilmiştir.

Erol Beğ’in kitapları 1975’ten itibâren yayınlanmaya başladı: Türk Kültürü ve milliyetçilik, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Dünden Bugüne, İslâmın Bugünkü Meseleleri, İslâm Tasavvufunun Meseleleri; ölümünden sonra yayınlanan Sosyal Meseleler ve Aydınlar; akademik çeviriler ve sayısız deneme, makâle... Ama biz âcizâne- en önemli eserinin Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik olduğunda ısrarlıyız.

Üniversite yıllarında Osmanlıca okuyup yazmayı öğrenen; 12 Eylül rejimine rağmen rektörlük görevi üstlenen; âlim sıfatıyla mümeyyiz; üstün bir cesaretle cârî sistemin ilmî tenkıydini yapmış, tabuları yıkmış; fakirin gıyâbî öğrencisi olmakla övündüğü Erol Beğ’in ruhuna fâtiha...

Osman Kibar

Paylaş


     Osman Kibar’ın Eski Yazıları

Yazar Hakkında

Osman Kibar

Online dergiler Online dergiler