Güzel İzmir | Hilal Yaşlı

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

GÜZEL İZMİR

Rüzgârın bana doğru esmesiyle kirli, kötü kokulu hava dalgasının burnuma vurması bir oldu. “Acaba çevremde kedi ölüsü filan mı var?” diye düşünerek çevreme bakınırken sinir hücrelerimin beynime ilettiği bilgi değerlendirildi sanırım, kendi kendime cevap vermem uzun sürmedi:

“İzmir’deyim!”

Reklam panolarında, tanıtım afişlerinde, turizm broşürlerinde güzel İzmir diye nitelendirilen şehirdeydim. İzmir yolundayken İzmir’ e geliyor olduğumu fark etmemiştim. Manisa’dan sonra önümde duran koca şehrin İzmir olduğunu hissetmemiştim. Konak’ta, çimenlere yayılmış dinlenen insanları, deniz kıyısında oturmuş her yaştan insanın her türlü falına bakan, her gördükleri sevgiliye gül satmaya çalışan Çingeneleri gördüğümde de fark etmemiştim. Kemeraltı’nda “kot lazım mı abla?” diyerek üzerime atlayan satıcılar bile yeterli olmamıştı İzmir’de olduğumu anlamama.

İzmir’de olduğumu bana burnuma gelen kötü kokular anlattı. Güzel İzmir’in sıfatına leke süren kokunun sebebi mi neydi? Körfez kirliliği. Evet, şehrin güzelliğinin önemli bir kısmını oluşturan körfez, son birkaç on yıldır İzmir insanının elindeki hazineyi kullanamamasını temsil eden bir olgu haline gelmiştir. Yetersiz altyapı, kanalizasyon sularının denize verilmesi, sanayileşmeyle birlikte denize salınan kaçak sanayi atıklarının denetlenmemesi, dere yataklarının çamur ve pisliği körfeze taşıması ve iç körfezle dış körfez arasında sirkülasyon olmaması martılara simit atarken bir yandan burnumuzu tıkamamızı gerektiriyor. Şöyle bir ayaklarımızı uzatıp suyun serinliğini hissedemiyoruz. Şehrin iç kısımlarında bile evimizi havalandırmak için açtığımızda dışarıdan pis koku dolduğunu bildiğimizden, pencereler kapalı yaşıyoruz.

Buna dayanmak ne mümkün! Belediye çalışmalara 1969 yılında başlamış bu konuyla ilgili İZSU’nun resmi web sitesine göre. Bu çalışmalara İzmir Büyük Kanal Projesi denmiş.  Bu proje kapsamında Türkiye’de tek, dünyada 3. Büyük biyolojik arıtma tesisi kurulmuş. Bu tesiste dört tane pompa var. Pompalarla deniz suyu vakumlanıyor, arıtılarak geri bırakılıyor.

Gediz’de de ıslah çalışmaları yapılıyor. Derenin dibi kireçlenerek çamur kısımla suyun karışması engelleniyor. Ancak havalar bozup da yağmurlar başlayınca kireç akıp gidiyor ve koku geri gelip, hiç gitmemiş gibi burunlara tekrar yerleşiyor.

Peki ya altyapı, kanalizasyon? Gözlemlediğim kadarıyla koskoca büyükşehirden bahsetmemize rağmen altyapı yetersiz. O kadar yetersiz ki her yağmur mevsiminde ana haberlerde eshotların (belediye otobüsleri) yağmura doyduklarını, su üstünde tekerlekleriyle ilerlemeye çalışan birer havuza döndüklerini dinleyebiliriz. Hatta sosyal paylaşım ağlarında bunun üzerine videolar paylaşıp, espriler de yapabiliriz. Şehrin bu konudaki yetersizliği üzerine dikkat çekici bir çalışmaya rastlamadım. Ancak körfezi deniz kültürümüze dâhil etmek adına biran önce çalışmalar yapılmalı diye düşünüyorum.

2000’li yıllara gelindiğinde hala halk denize girip bir serinlemek için uzun bir yol kat etmek zorunda. Alsancak’ta yazın serin, sulu şakalar yapmak adına “ hadi bakalım kankamı bi suya batırıp çıkarayım.” fiiline mazhar olamayan gençler isyan ediyor.

En son çıkan haberlerden birinde deniz dibindeki alüvyonların Haliç’te yapıldığı gibi gemilerle toplanacağı yazıyor. Bunun için Hollanda’dan vakumlu gemi getirilecek, tabi ön araştırmalar sonunda buna karar verilirse. Bu da demek oluyor ki bu iş için dökülen paraların henüz sonu gelmedi. Belki de paraları harcamak yerine suyu temizlemek için sünger misali kullansaydık daha etkin olurdu.

Türk 9 Eylül günü İzmir’ i temizlerken büyük bir iş başarmış da kendi pisliğini temizlemekte neden böyle sıkıntılar yaşıyor diye sormak geliyor içimden. Aslına bakılırsa gösteriş adına İzmir’ e ilgi varmış gibi hissettiriyorlar sanki. Halk da yerel yönetimlere -birçok konuda sınıfta kaldığı halde- bu konuda baskı yapmıyor. Bunu sadece körfez kirliliği ve bundan kaynaklı kokuya bağlı olarak da söylemiyorum. Büyük bir kesim “Aziz Başkan senin için sek arsenik içerim. Seni yedirmem.” pankartının arkasında durarak bağnazlık diye nitelendirebileceğimiz davranışı sergilemeye devam ediyor. Tabi bunu başka bir yazıda kapsamlı olarak eleştirmek gerekiyor.

Bu kötü koku meselesine dönecek olursak, Şafak’ın Bonbon Palas’a kurguladığı gibi sebebi, nerden geldiği bilinmez bir kokudan bahsetmiyoruz. Kokunun sebebinin temizlenmesi Madam Teyze’lerin ölmesine de sebep açmayacak, aksine insanlar daha huzurlu olacak. Bunun için gerekli mercilerin artık gerçek anlamda ‘7 numara:ben’ karakterini kullanarak sorumluluğu üstlenmesi ve maksimum düzeyde faal olması gerekiyor.

Hafızamın İzmir karşısına kodladığı kötü koku tanımını silecek yeni bir literatür oluşturmak istiyorum zihnimde. Körfez şehir yaşamının bir parçası olsun, kıyı şehrinde olduğumuzu serin meltemlerden burnumuzu çevirmeden hissedelim. Üstümüzdeki kıyafetlerle anlık dürtülerimize boyun eğip suya atlayalım. Camlarımız hep açık kalsın, İzmir’ dışarıda tutmayalım.

İzmir hak ettiği “güzel İzmir” tanımı hakkıyla taşısın, kokusuyla yerlerde süründürmesin.

Hilal Yaslı

 

Dipnotlar:                                                                                                                            

1-       http://www.izsu.gov.tr/standartPage.aspx?id=172

2-       http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&KategoriID=7&ArticleID=1129705

3-       http://web.deu.edu.tr/atiksu/ana58/brand003.html

4-       http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1018373&Date=21.09.2010&CategoryID=85

5-       http://www.haberturk.net/yazarlar/510030-izmire-bu-ilgisizlik-niye

6-       http://www.milliyet.com.tr/sek-arsenik-icerim/guneri-civaoglu/siyaset/yazardetay/04.04.2009/1079211/default.htm

 

Paylaş


     Hilal Yaşlı'nın Eski Yazıları

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler