Jüristokrasi | Kerim Aras

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

JÜRİSTOKRASİ

Jüristokrasi, ‘yargıçlar yönetimi’ olarak tanımlanan demokrasiye zıt bir kavramdır.

Oligarşik bir yönetim biçimi olup, milli irade göz ardı edilir. Jüristokrasi, fonksiyon gaspı olarak da ifade edilebilir.

Olgunlaşmamış demokrasilerde sıklıkla görülen Jüristokrasi’de, yargı kurumunun başında bulunan kimselerin yorum kabiliyeti ön plana çıkar ve yargıçların yorumlarıyla şekillenen kanunlar vasıtasıyla ülke yönetilir.

Ülkemiz ise yönetim biçimi olarak hepimizin de bildiği gibi Cumhuriyet olup; halk egemenliğinin bulunduğu, demokrasi ile yönetilmeye çalışılan üniter bir devlettir, değil mi?

Ne hikmetse, AK Parti’nin seçildiği 2002 yılından sonra birbirinden tamamen bağımsız olan yasama, yürütme ve yargı erkinden, yargı; yürütme ve yasama tarafından yapılan kanuni değişiklik ve önerilere [herhalde siyasi bir temsilcisi bulunmadığı için… ]  acar muhalefet ve onun ekibi tarafından yapılan itirazlar üzerine verdiği kararlar ile karşı çıkmakta ve yasalar tarafından kendisine verilmeyen yetkileri “ Ali kıran, baş kesen...” misali kullanarak yasama ve yürütmenin işlemesini engellemektedir.

Yargı erki böylece açık bir şekilde ülkede yargıçlara hiçbir şey sorulmadan ve onların fikri alınmadan yasama ve yürütme erkinin ‘fos’ olduğunu ilan ve ilam etmeye çalışmaktadır.

Nasıl mı?

İşte örnekler…

Şemdinli Fatih’i; ancak HSYK mağduru Savcı Ferhat Sarıkaya.

Şemdinli’yi, devletin verdiği yetkileri kullanarak karıştırıp, adli yargı mercilerince yaklaşık 40 yıl hapse mahkûm edilen [fakat Yargıtay tarafından bozularak Askeri Mahkemeye sevk edilen] birkaç askeri görevliyi, ‘iyi çocuk’ olarak tanıyan kişilerin adını iddianamesinde geçirdiği için Ferhat Sarıkaya’yı; savcılık görevinden atan ve hatta avukatlık yapmasını engelleyen HSYK’nın kararına hiçbir kimse bir şey yap(amamıştır.

Savcı Sarıkaya ise şu an bir avukatlık bürosunda yalnızca danışmanlık yapabilmektedir.

Bir diğer örnek:

 Anayasa Mahkemesi, yasama erki tarafından yapılan anayasal değişiklikleri sadece şekil yönünden denetleyebilir.

Gelgelelim yargıçlarımızı durdurabilene aşk olsun…

Eğitimde eşitlik için yapılan ve başörtüsü özgürlüğünü getiren anayasal değişikliği esas yönünden denetleyerek yasama organının yetkisini gasp etmiştir.

Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçiminde, toplantı yeter sayısını n 184 milletvekili olmasına karşın Super Gadget Kanadoğlu’nun 367 mucizesi sayesinde yüceliğini yeniden takdis ettirmiştir.

Üçüncü örnek:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, halkın yaklaşık %50’sini temsil eden Ak Parti hakkında internetten, gazete küpürlerinden ve YARSAV’dan topladığı sözde delillerle ‘Google Davası’ açmış ve sonunda varılan kararla halk iradesinin kendisi için hiçbir şey ifade etmediğini yeniden ilan etmiştir.

Diğer bir örnek:

HSYK tarafından; Erzurum Özel Yetkili C.Savcısı Osman Şanal’ın, Erzincan C. Başsavcısını tutuklaması üzerine,  sicil numarası ve bilgilerini bir telefonla alınarak çok hızlı(!) olan yargı sistemimiz sayesinde yetkileri elinden alınmıştır.

Ve Jüristokrasi egemenliğini tekrardan ispatlamıştır.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bu tabloya bakıldığında insanın yüreğinin yanmaması elde değil…  

Çünkü:

Anayasanın 138.maddesi: ”Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”

139.madde: Hâkimler ve savcılar azlolunamazlar, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz.”

140.madde: “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.”   

...gibi hükümler bulunmasına rağmen; Türk Milleti adına karar veren yargıçlar, acaba o milletin iradesini nasıl göz ardı ediyorlar?

Tarafsız davrandıklarını nasıl söyleyebiliyorlar?

Yargıçlarımız yarın öbür gün hâkim ve savcı olmak isteyen gençler ile genç hâkim ve savcılara hakîm, fehim, müstakim ve emin, mekin ve metin” olarak örnek olabildiklerine inanmıyorum.

Millet olarak irademizi hiçe sayan yargıçlara bizim ne kadar güvendiğimizi düşünüyorlar?

Ben, bir vatandaş olarak asıl vazifesini yapmayan ve adına karar verdiği milleti yok sayarak Jüristokrasi yönetimini uygulayan yargıçlara güvenemiyorum.

Bu sebeptendir ki hepimizi temsil eden yasama erki ve devleti temsil eden yürütme erkinin acilen cumhuriyet ve demokrasinin prensiplerine uyan ve herkesi içine kapsayan yeni bir sivil anayasa hazırlaması gerektiği tüm çıplaklığıyla ortadadır.

Yeni bir anayasanın hazırlanmaması halinde, Cumhuriyet yönetimine ve demokrasiye bye-bye diyerek 1982 Anayasası ve Ulu Yargıçlarımızın yönetimi olan Jüristokrasi ile yaşamaya şimdiden alışmamız lazım. 

Kerim Aras

Paylaş

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler