İnançlarımız ve İsteklerimiz Kime Ait? | Hilal Yaşlı

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

iNANÇLARIMIZ VE iSTEKLERiMiZ KiME AiT?

Rüyalar bilinçaltının hortlamasıdır. Gerçek değillerdir ancak gerçekle ilişkili ve gerçek kadar etkilidirler. Dolayısıyla gücü rüyalara bıraktığımızda bize bile boyun eğdirirler.

Geçen gün Inception (Başlangıç) filmini izledim. Kendi dünyası olan, Matrix’ in pabucunu dama attıracak bir bilim kurgu. Hani rüya içinde rüya görüyoruz da; filmde o rüyaların içinde üçüncü bir rüya oluşturuyorlar. Yani saf bilinçaltında çalışıyorlar. Esas adamımızın esas görevi; rüyasında bilinçaltına indiği kişinin bir konuyla ilgili bir fikrini değiştirmek, yapmak istemediği bir şeyi yapmak istediğini düşündürtmek, sonuçta kendi istediğini yaptırtmak. Aslında bir nevi beyin yıkama-yağlama operasyonu.

Peki, günümüz dünyasında biz fark etmeden fikrimizin değiştirilmesi mümkün müdür, müdür?

Akşamın bir vakti televizyonda bir hafta beklediğimiz o muhteşem diziyi izliyoruz. Aha! Yine reklamlar... o da ne? Yemyeşil Antep fıstıkları üzerine erimiş çikolata dökülüyor, kalıp haline geliyor. Alımlı bir hatun kıt diye o çikolatayı özendire özendire yiyor. Akşamın bir vakti miydi?

-       Bakkala doğru yollan güzelim! O çikolatayı almadan eve gelme.

Otobüs durağında oturuyoruz. Yanımıza bir çocuk geliyor, elinde kola kutusu var. Tık diye açıyor kutuyu, fıst diye ses geliyor, lıkır lıkır içiyor. Çok susamışız o an fark ettik.

-       Otobüs kaçarsa kaçsın, sonrakini beklersin. Karşıya geçip marketten derhal bir kutu kola almalısın.

Kitapçıları arşınlarken bir kitap tanıtımına denk geldik. Kitabın içeriği ilgimizi çekti. Fakat? Fakat yazarı çevremiz tarafından hoş karşılanmayan biri. Yazarla aynı çirkin yaftayı yeme ihtimalimiz var.

-       Bırak çocuuum o kitabı, sana kitap mı yok. Hadi gel, başka kitap seçelim.

Bu örnekler devam ettirilerek kocaman bir liste oluşturulabilir. Ancak ben ne demek istediğimi anlatabildim sanıyorum. Görüldüğü gibi, dış güçler tarafından ya zihnimizde farkındalık oluşturuluyor ya aslında hiç ihtiyacımız olmayan şeyleri istiyoruz ya da istemediğimiz şeyleri yapıyoruz. Yani aslında hiç de öööyle kuşlar gibi özgür değiliz. Etkileşim içinde bulunduğumuz çevre faktörünün boyunduruğu altında, her daim koşullanmaktayız. Ne garip ki bunu fark etmiyoruz. Belki de bu yüzden amaçları teğet geçip hep araçlara aşık oluyoruz.

Ortada traji- komik bir soru var: neden insanlar kendi fikirlerine, duygularına, yargılarına güvenmez de hep karşısındakinden onay bekler, “ona göre” yi merak eder? Bilimsel makaleler bile insanların gözünü alıntılarla doyurduysanız eğer tatmin edici oluyor. Aksi halde dayanağınız yok deniyor. Dayanak yazan kişi olunca nedense kimse güvenmiyor. Neyse, madem böyle kötü alışkanlıklarımız var, en azından muhataplarımızı elekten geçirelim ama dimi?

Yapılan bir reklamın amacı ürünü satmaktır. Sen ister sev, ister sevme ürünü alman için elinden geleni yapar reklamcık. Ve bize gelince… Karşımızdakinin elindeki hep bizim elimizdekinden güzeldir. Özenme sanıyorum, çocukluktan miras bize. Wonderful World filmininde geçen bir Senegal atasözü şöyle: “Sende olmayan her şey bir hazinedir.”

Toplum ve tabu iki uyumlu kelime, bir araya geldiklerinde toplum tabuları oluşuyor. Toplum tabuları, farklı olan her şeyi eylemlerine kurban veren bir terör örgütü, her toplum tabusu birer terörist. Aklımızın temelleri sağlamsa eğer, farklı fikirleri okumak, anlamak kendi fikirlerimize birer kıvrım daha katar, zenginleştirir. Toplum tabularına maruz kalmış olanlar bunu bilmiyorlar. Toplum tabuları da koşullanmayla kazanılır, amman dikkat!

Tabii şimdi kendi fikirlerimize önem vermediğimizden hep başkalarına kanıyoruz sanmayalım. Çünkü bize ait olan ve belki de önem vermediğimiz fikirlere de kolay kanarız. Bu durum traji-komikliğin yanı sıra bir bilim-kurgu ruhu da taşır. J.P Sartre Bulantı’sında der ki; “Kişinin yalan söyleyip kendisini aldatmasına bayılıyorum doğrusu.” Şöyle ki;

Kendimize bir yalan söyleriz; “bu gece harika görünüyorum.-kendini beğenmiş-“. Sonra beynimiz buna inanır. Özgüven patlamasıyla göğsümüzü gere gere iş görüşmesine katılırız. Gecenin sonunda fark ederiz üzerimizdeki elbisenin bir yerinin yırtık olduğunu. Patlağı fark etseydik rezilliği yaşardık. O kadar inanmıştık ki mükemmeliyetimize,rezalet yanımıza yaklaşamazdı. O yüzdendi görüşmede iş anlaşmasını başarıyla yapmamız. Aklımız patlak sorunuyla ilgilenseydi eğer, dikkatimizi işimize veremezdik, anlaşma patlardı. Farkında olmadan kurduğumuz özgüven bize yardım etmişti.

Tamam, ikinci örnek benden gelsin. Eğer matematik sınavında “sinirli olduğuma ve zihnimi toparlayamadığıma dair fikirler” yerine “ben bu işi kotarırım fikri” ile ilgili olsaydım sınavım iyi geçerdi. Hatalıydım, beynimi(kendimi) istediğim yönde kandırmak yerine huzursuz bir panik oluşturdum. Zihnim yangın yeriydi. İşte o yüzden sınavın rengi değişti. Artık benim matematik bilgimi değil; zor zamanlarda, zor durumları nasıl kontrol altına alabileceğimi ölçüyordu. Kağıtla benim aramdaki psikolojik bir savaştı. Ve ben kaybettim.

Neye inandığımızın yanı sıra neye inanmayı seçtiğimiz çok önemli. İnsanların çoğu zihninin gücünü bilmez; bilenlerin çoğu inanmaz; inananların çoğu kullanmayı beceremez. İnsan, yaratılmışların en mükemmelidir. Buna inanmayan bir insan mükemmel olmaz. Mükemmel olmayanın mükemmel güçleri de yoktur. Bu yüzden benim anlattıklarımla alakası yoktur.  Paradokslar içinde geliiir, gideeer, geliiir, gideeeer…

Hayat, matematik gibi kabuller üzerine kuruludur ve herkesin kendi kabulü kendi inancıdır aslında. İskelet Anahtar da Karabasan da yeni keşfedilmemiş olan bu fikir üzerine kurulmuş filmlerdir. Peter Pan da “ Ben perilere inanıyorum.” diyerek kurtarmıştı Tinkerbell’ ini değil mi? İşte bu yüzden ben diyorum kiii;

Başkalarına bu zevki vermektense kendi beynimizi dilediğimiz gibi yıkayıp, istediğimiz renge boyamalıyız. Neye inanmak istiyorsak onu beynimize emretmeli ve inanması için elimizden geleni yapmalıyız. (Nedense burada meyk yor çoysss diyesim geldi.)

Tabi bu tehlikeli bir oyuna dönüşebilir. Yan etkileri vardır, dikkat edilmelidir.

Hilal Yaslı

Paylaş


     Hilal Yaşlı'nın Eski Yazıları

 

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler