Sağır, Kör ve Dilsiz | Aynur Erden

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

SAĞIR, KÖR VE DİLSİZ

Var olan bir düzende kendimize yaşayabilecek bir alan mı arıyoruz yoksa olmayan bir düzende kendimize yeni bir yaşam alanı oluşturmaya mı çalışıyoruz? Yani kader mi hayatımızı şekillendiriyor yoksa kaderimizi yaratan ve hayatımıza yön veren sadece bizler miyiz? Eminim ki hayatımızın en az bir döneminde bu sorulara cevap aramışız, arıyoruz veya arayacağız. Bence bunun cevabı yine bizde saklı. Duygularımızda, yaşayış ve kavrayış farklarımızda hayatı anlamlandırma biçimimizde. Farkların doğurduğu bir ortaklıktan bahsetmek istiyorum ya da fark olarak zannettiğimiz şeylerin aslında bizi birleştirmesi gereken noktalardan. Tam da bu aşamada aklımıza gelebilecek en önemli noktalardır: Hoşgörü ve anlayışEmpati diye tabir ettiğimiz aslında bizdeki tam sözlük anlamını bilmediğimiz bir kelimeye doğru sürüklüyor bu noktalar bizi. Karşımızdakini anlamak, hoşgörülü olmak, onun yerine kendimizi koyarak onun penceresinden bakmak bazı olaylara, hoşgörülü bir şekilde onu anlamaya çalışmak. Empati bizdeki karşılığıyla diğerkâmlık. 

Peki, nedir diğerkâmlık? 

Diğerkâmlık, 26 tane ve daha nice şehitlerimizin arkasından sadece ağlamak değildir, bağırmak çağırmak veya olmamış gibi yapmak da değildir. Ölen şehitlerimizi anlamaktır onların ne uğruna öldüğünü, öldürüldüğünü kavramaktır. Diğerkâmlık, düşman olmak da değildir. Anlamaya çalışıp çözüm üretmektir. Ülkemize hücum eden onca tehlikeli oyunlara, enjekte edilmeye çalışan zehre bizi bölmeye çalışan onca düşmana karşı yeri geldiğinde ülkenin bir ucundaki doğal afete kayıtsız kalmadan tek bir yürek olmayı başarabilmektir. 

Kardeşin kardeşe güvenemeyeceği bir dünyada yaşıyoruz. Her türlü kötülüğün kol gezdiği, iyiliğin işkence gördüğü bir zaman dilimindeyiz. Bebek ticaretleri, çocuk istismarları, kadınlara yönelik şiddetin tavan yaptığı, bir yudum ekmek yemeden uyumaya çalışan ailelerin olduğu, evsiz insanların sokaklarda yattığı bir ülkede yaşıyoruz. Onca olumsuzluk yetmezmiş gibi birde dıştan gelen fırtınalara karşı ayakta durmaya çalışıyoruz. Daha içimizdeki yaralara yetemezken bir de fırtınalarla oradan oraya savruluyoruz. İşte bu aşamada görmek istemediğiz, anlamaya çalışmaya bile çalışmadığımız durumlarla yüz yüze, karşı karşıya, burun burunayız.

Sağlam bir vücut oluşturamazsak, fırtınalara direnemeyiz. Her türlü hastalığa karşı öncelikle vücudumuzun ayakta kalması için savunma mekanizmamızı güçlendirmeli enjekte edilmeye çalışan virüslere karşı bu savunma mekanizması sayesinde ayakta kalabilmeyi başarmalıyız. Öncelikle yaralarımızı anlamalıyız, onları tespit etmeliyiz ve çok geç olmadan bunları sarmalıyız. Yaralarımıza ilaç olacak cümlelerin ihtiyacı olan anahtar kelimeler bunlardır belki de. Anlayış, hoşgörü ve diğerkâmlık…

Ama birçoğumuz sağır, kör, dilsiz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın derlerken aslında o yılanın bir gün kendini de zehirleyebileceğinin farkında değil. Onlar ateşten kaçarlarken, ateşe atlayıp bu yangını büyütenlerinde olduğunu bilmeli önce içimizdeki bu yangını söndürmeli yoksa ateşten kaçanlarda bir gün bu yangının ortasında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecektir. Ateşten kaçmak insanın doğasında vardır. Ancak bazıları ateşin ihtişamına kapılır ve sıcaklığına kanar ama ona aldanıp içine girdiğin an yakar seni, senden kalan sadece bir kül olur. Kül olmadan farkına varmalı insan bunun farkındalığında, kullanılmadan, maşa olmadan yaşayabilmeli ve şunu da bilmeli insan kimse ateşi avuçlamaz çünkü maşa kullanmak daha az can yakar.

Aynur Erden

Paylaş

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler