Dava

Süleyman Kahraman tarafından yazıldı. Aktif .

 

-Yaz kızım Sanık Salim Hiçdurmaz’ın duruşmasına geçilir.

Hâkim: Neden işledin oğlum bu cinayeti?

Salim: Hâkim Bey!  Ben aslında eskiden hiç ben diye cümle kurmazdım. Başkalarının mutluluğuyla mutlu olan, sevinçlerine ortak olan ve üzüntülüysem birinin sancısından kaynaklı üzüntülerle yaşaya bir insandım. Hayatımda herkesin yeri konumu ve verdiğim değer belliyken; hayatıma ikinci tekil şahsı sırf kendisine adadığım bir insan girdi hayatıma. Yine kendim için yaşamaz oldum ama bir tek “sen” dediğim kişi için yaşamaya başladım. Ama nedense ortada matematiksel eşitsizlik vardı. Benim verdiğim sevgi, aşk ve değer nedense onunkine göre sayı doğrusunun hep sağ tarafında kalıyordu. Kaldıramadım bunu hâkim bey, sonunda bu cinayeti işlemek zorunda kaldım.

Hâkim:  Neden eşitlik arıyorsun evladım? Sana kimse bu dünya eşitliğin olmadığını, olan yerlerde de bazılarının her zaman daha eşit olduğunu söyleyen olmadı mı?

Salim: Olmaz mı Hâkim Bey... Bunu ben, bana söylenmesine gerek kalmadan da zaten kabul ettim. Ama benim ona verdiğim her şeyime karşılık, ben tek şey bekledim: Sadakat. Onu da kendim için istediysem ne olayım. Sırf yaşadığımız şeyin aşk olduğuna inanarak, aşka sadakatini bekledim. Ben onlu mutsuzluklara da razıydım ama benli yasaklar yarattı kendinde; sonra da başkalarının mutsuzluğuna karar verdi. Bu kadar sadakatsiz, onursuz insana ben daha ne yapayım? Yaşamak için öldürmek zorunda kaldım.

Hâkim:  Peki sen sadakatini nasıl gösterdin ikinci tekil şahsına?

Salim: Ben kendimi sildim; biz yaptım. O nefes alırken soludum, yürürken yürüdüm, uykusuzluğumu paylaştım, açlığında azığımı, susuzluğunda suyumu, hayatında ölümü paylaştım Hâkim Bey. Bunlar aslına bakılırsa basit şeylerdi sadakat için. Ben daha da ötesini yaptım. Ben hayatımı onun anılarıyla yaşar oldum. Yürüdüğümüz yollarda hep onu aradım, gözlerde onun bakışını, seslerde onun sesini, kelimelerde onun dudaklarını… Yani hayatımın her anına, yanımda yoksa bile, onu yaşatarak yaşadım. Yaşatmaz olaydım. Hayatımın her anına, anlamını yüklediğim insanın anlamsızlıkları yüzünden bu cinayeti işledim hâkimim.

Hâkim: Anladım evladım. Peki cinayeti nasıl işledin, bir de onu anlat bakalım?

Salim: hayatı s.ktir ettiğim günleri yaşıyordum. Ağzımda ne zaman yanıp ne söndüğü belli olmayan sigara izmaritleri ve katran gibi cümlelerin hiç eksik olmadığı zamanlardı. Yolda; gökyüzünde parlayan yıldızların güzelliğini görmekten aciz, boynum bükük, yerde ayakkabıma ağırlık yapan her tek toz tanesine küfür etmeyi meşgale edinmiştim. Bir gün yine böyle bir gece vakti, her nasılsa, kendimi denize nazır buldum. Yine “senli benli” olmak arifesindeydim, romantik bir ay ışığı-deniz ikileminde. Artık can yakışlarım canıma tak getirmiş olacak ki; birden aklımın rehberliğine sığındım ve ikinci tekil şahsın artık beni hak etmediği kararına vardım. Mutlu olduğum anlar geldi aklıma. Mesela uzun bir matematik problemini çözdüğümde bulduğum cevabın doğru olduğundaki duyduğum mutluluk. Sabahçı kahvesinde yemekten sonra çayla birlikte ilk içtiğim sigara. Arabayla giderken radyoyu açınca karşıma en sevdiğim müziğin çıkması gibi… Uzayıp giden bir liste belirdi önüme. Sonra kendimi ona adarken, kırdığım, unuttuğum, bana ettikleri duaları platonik bıraktığım insanlar geldi aklıma ve de ne kadar çoktu, ürperdim! İşte tam olarak o an karar verdim öldürmeye… Ve akıl bıçağını elime alarak yüreğimden gelen sesin sahibine sapladım… Kerelerce yaptım bunu. Can çekişen yüreğime bakarak “artık senin sesinin bende yeri kalmadı!” dedim ve sonra son bir bıçak darbesiyle öldürdüm yüreğimi. Şimdi soruyorum size Hâkim Bey,  bana bu kadar acı yaşatan şahıs mı katil, yoksa bana aklımın ipine sarılmaya mecbur bırakan ikinci tekil şahıs mı?

Hâkim: Yaz kızım, karar! Sanık Salim Hiçdurmaz; cinayeti neden ve nasıl işlediğini şifahen de anlatmış bulunup cinayeti kabul etmiştir. İnsanın sadece aklıyla yarım yaşacağı kanununca, sanığın beraati sayılacak idamına karar verilmiştir.

Dava kapanmıştır.

Yazar Hakkında

Süleyman Kahraman

Süleyman Kahraman

Doğum yeri, kaybedilen toprakların aziz hatıraları sayılacak topraklardır. Daha henüz emekleme safhasında iken Türkiye’ye adım atarak 21 sene T.C topraklarından ayrılmadı. Bir senelik Karl Marx Stadt’da eğitimine yama yaparak, makine mühendisi olma yolunda özgeçmişine bir parantez ekledi. İlkokul ve liseyi İstanbul’dan önceki başkentte, üniversiteyi ise sanayi göbeği Kocaeli’nde okudu. Birkaç deklanşör hamlesiyle fotoğraf işinde amatör, birkaç karalamayla da yazmakta…

 

Kafa Kâğıdı:    

 

 

Online dergiler Online dergiler