Bütteverecek Miyiz? | Kerim Kürkçü

İskele Editörü tarafından yazıldı. Aktif .

BÜTTEVERECEK MİYİZ?

Efsaneye göre yıllar yıllar önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine Ali Osman Aldıverdi isimli bir öğrenci gelir. Ali Osman Anadolu’nun güzide sakin ve muhtemelen uçsuz bucaksız otlakları olan (A) memleketinden gelip İstanbul'un ufunetli rutubetli karman çorman havasının insanların içine düşmüştür. Çiftçi Babası Hacı İsmail Rasim'in verdiği 3-5 kuruşla kendisine Çemberlitaş’ta bir bekâr odası tutar ve yerleşir.  Ali Osman Şehr-i Âzâm-ı İstanbul'a - en azından Beyazıt-Sultanahmet-Çemberlitaş üçlüsüne - kolaylıkla alışır.

Çok geçmeden babasının verdiği paralar suyunu çekince Ali Osman çalışmak zorunda kalır. Ne yapacağını bilemez, bir müddet dolaşır da dolaşır. İş arar fakat çetindir İstanbul’da iş bulmak. Zira Memleket '39’da askeri harbe girmemiş, fakat iktisaden allak bullak olmuştur.
Nihayet Cağaloğlu’nda, B Gazetesinde muharrir muavini ve daktilo olarak çalışacaktır. Sabahları fakülteye devam etmesine de müsaade etmiştir patronu.

Gazetedeki işine gelince adından da anlaşılacağı gibi Ali Osman, sahada çalışan muharrirlerin haberleri sâlim bir halde yetiştirmeleri için çalışacak, arşivleri tarayacak, gelen hâvadisleri daktilo edecek, hazır olan haberleri mürettiplere teslim edecektir.

Ali Osman arkadaşlarının çok sevdiği, dürüst, güvenilir, yardımsever ve karayağız bir delikanlıdır. Derslere eksiksiz devam etmeye çalışır. Dersleri de iyidir. Vize sınavlarının hepsini almayı başarmıştır, final sınavlarına girmeye hak kazanmıştır. (Sayın okurlar eskiden İÜHF de yarıyılda vize, yılsonunda final sınavları yapılırdı - yazarın notu)

İstanbul’u öğrenmeye başlayan Ali Osman tanıdıkça İstanbul'u daha da sevmeye başlamıştır. Gazete ne zaman bomba bir haber patlatsa; patron, haberin mimarı muharrire ve dolayısıyla gazetenin muharrir muavini Ali Osman Tan Matbaasının altındaki Filibeli köftecisinde köfte-piyaz ziyafeti çeker ardından da Cağaloğlu yokuşunun başında Steinbruch birahanesinde bira ısmarlardı.

Böylece sene sonu yaklaşmıştır. Ancak sene sonunda final sınavlarının başlamasına günler kala Ali Osman sabiyken çıkarmadığı kızamık hastalığına yakalanır. Ateşler içinde bir kaç gün hasta yattıktan sonra gelmemesinden kuşkulanan muharrir Mahmut Ersoy'un odasına gelip, Ali Osman’ı en yakında bulunan Esnaf Hastanesine yetiştirmesiyle ölümden döner. Ali Osman 15 gün hastanede kalır bu süre zarfında bütün final imtihanlarını kaçırır.

Ali Osman ilk senede sınıfta kalmıştır ve artık tek çaresi eylül ayındaki eski adıyla İKMÂL yeni adıyla bütünleme sınavlarına girmektir.
Bavulunu toplayan Ali Osman B Gazetesinden üç ay için müsaade ister ve memleketinin yolunu tutar.

Hacı İsmail oğlunun başına gelenleri duyunca kahrolur. Kızmak ister ama neye kızacağını bilemez. Elinden gelen yalnızca oğlunun eylül ayındaki bütünleme sınavlarına kadar sıkıca çalışmasını sağlamaktır.

Derken Eylül geleyazar, Ali Osman da yola düşer. Memleketi A'nın haşlanmış yumurta ve turşu kokan garından trene binen Ali Osman soluğu Haydarpaşa'da alır. Kalender vapuruyla Sirkeciye geçer. Bahçekapı’dan 32 numaralı tramvaya atlar vatmana öğrenci hüviyetini gösterir yarım ücret uzatır. II.Mahmut'un kabrini geçince, hamamın yanında iner. Peykhane Caddesi 19 numaradaki bekâr odasına yerleşir yeniden.

Derken Bütünlemeler-Ali Osman’ın deyişiyle BÜTler- başlar. Bir iki üç derken Ali Osman tek tek bütünleme sınavlarını verir. Sevinçlidir. Babası Hacı İsmail'e Büyük Postane'den telgrafla sevinçli haberi bildirir.

Bu arada ikinci yıl başlamıştır. Ali Osman geçen senekinden pek de farklı olmayan ikinci yılına başlamıştır. Ama sonunun da pek farklı olmayacağından henüz zavallı Ali Osman haberdar değildir.

Yine bahar yerini yaza terk ederken Ali Osman harıl harıl finallere hazırlanmaktadır. Mayıs ayının son çarşambası saat 16:30’da Patron Ali Osman’ı hem Ankara çekilecek bir telgraf için hem de gitmişken Mısır Çarşısından biraz kahve alması için yollar.

Dönüşte Ali Osman cüzdanını çaldırır. İçinde talebe hüviyeti de kayıplara karışır. İçinde pek bi’ para yoktur zaten Ali Osman paralarını biricik validesinin kendisi için diktiği, boynuna asılı kesede saklar. Yılsonu imtihanlarına günler kala hüviyetini kaybetmesinden daha kötü ne olabilir ki?

İmtihanlara asla ve kat'a hüviyetsiz girilmemektedir. Ali yine yanmıştır. Hüviyeti tekrar çıkartmak için uğraşmaya başlar. Fotoğraf, memleketten gelen ikâmetgâh, ilmühaberi, rektör imzası derken hüviyetin tekrar hazırlanması bir ayı bulacaktır. Bu arada imtihanlar da nihayeti...

İşler yine ikmâllere; yani BÜTlere kalmıştır.

İkinci yılı da yine Bütteveren Ali Osman üçüncü yıla başlar.
Zavallı Ali Osman üçüncü senesinin Haziran ayının 3'ünde Babası Hacı İsmail'in evin damını loğ taşıyla loğlarken damdan düşüp alelacele Ankara'ya götürüldüğünü haber alır. Validesi acilen gelmesini yazmaktadır. Apar Topar Ankara’ya gider. Babasının sağlık durumu tabii ki imtihanlardan daha önemlidir. Babası 2 ay hastanede kaldıktan sonra sağlığına kavuşur.

İşler bu sene de BÜTlere kalmıştır.

Tabii ki Ali Osman derslerini Büt’te vererek İÜHF deki son yılına başlar.
Son yıl dersler ağırdır ama Ali Osman da çalışkandır.
Yine yılsonu imtihanları gelir. Ali Osman bu sefer emindir temmuz olmadan diplomayı almalıdır. Fakat aksilikler yine peşinden ayrılmayacaktır.

Anadolu jeolojik olarak hareketli bir bölgedir. Sık sık deprem olmaktadır.

Ali Osman, bir akşam üzeri, dört yıldır çalıştığı B Gazetesinin Cağaloğlu yokuşunun sonundaki binasında üçüncü katta bir yandan karbonatlı çayını yudumlarken bir yandan da yokuşa iki de bir kesik atarak başmuharirin kendisine verdiği haberi daktilo etmektedir.

Aniden hem yokuşta hem de gazetede bir kımıldamadır başlar. Ali Osman anlam veremez. Ellerinde telgraf olan insanlar koşuşturmaktadır. Diğer gazetelerden tanıdığı bir kaç muhabiri gazetelerine koşarken görür.

Çeyrek saat geçmeden gazete çaycısı Gaynar Musa lâkaplı hafif hayta, otuzlu yaşlarının sonunda, tepesi iyiden iyiye açılmış, Pınarbaşı’ndan göçmüş bir zat-ı muhterem boşları toplamak için Ali Osman’ın yanına gelir.

Ali Osman sorar:
-Musa Ağabey hayırdır, nedir bu telaş bu saatte?
-Ali gardaş duymadın mı, bi’ de gazatacı olacaksın?
-Yok Ağbiy bi fevkâladelik mi var yoksa?
-A'da böyük zelzele olmuş. Herkeşler yarınki baskıya havadiş yetiştirme talaşında. Neyse sen şu bardağını bi’ uzat ağbiyin gözünü yesin.

Ali bardağı uzatamaz. Donar kalır. Zihninde bir yalnızca akis... Memlekete gitmeliyim, memlekete gitmeliyim...

Ali Osman’ın evi yerle yeksan olmuştur. Hayvanları telef olmuş, eşyaları kalmamıştır. Tek tesellileri ise ne annesi ne babası ne kardeşlerine zarar gelmemiştir. Çünkü ailesi tam o sırada tarlada çalışmaktadır.

Sizin de anlayacağınız üzere Ali Osman son senesinde de yine yılsonu imtihanlarına vaktinde giremeyecektir.

Her sene olan yine olmuştur. Ali Osman Aldıverdi yine Büt’te vermek zorundadır sınavlarını.

Ali Eylülde imtihanlarını büttevererek okulunu başarıyla bitirir. Artık HF'de bir efsane olmuştur. Herkes Ali'ye Bütteverdi diye seslenmektedir. Hocalarından bile böyle seslenenler vardır artık.

Ali Osman fakülteyi bitirir bitirmez memleketine döner. Babasından bir konuda müsaade ister. Babasından müsaadeyi alınca, C Asliye Hukuk Mahkemesine başvurur ve Aldıverdi olan soyadını Bütteverdi olarak değiştirir.

Ali Osman Bütteverdi tekrar İstanbul’a döner. Baroya kaydolur stajını tamamlar. Artık Avukat Ali Osman’dır. Okulunu bırakmaz, sık sık okula gitmektedir, öğrencilerle konuşmakta yaşadıklarını onlarla paylaşmaktadır. Öğrencilerle yaptığı her mülakatı çocuklara şu soruyu sorarak bitirir:

Sayın Müstakbel Meslektaşlarım,
Olur da sınavları finalde veremesek bile

BÜTTEVERECEK MİYİZ?

BÜTTEVERECEK MİYİZ?

BÜTTEVERECEK MİYİZ?

İşte bu Av.Ali Osman Bütteverdi'nin kısa hikâyesidir.

 

Kerim Kürkçü

Yazar Hakkında

İskele Editörü

Online dergiler Online dergiler