Türkiye Halleri

Tolga Gündoğan tarafından yazıldı. Aktif .


 Uzun uzun bekleyişler…

 Sabahın 7’si bile olmadan tam bir saat sonra açılacak olan poliklinik kapısındaki bekleyiş için hastane kapısına koşulur bizim ülkemizde. Aylar öncesinden alınan randevular bir yana bırakılıp gün içinde muayene adı altında önceleri kurtarıcı gözüyle bakılıp sormasında yitirilen umutlar, bir türlü sonuçlandırılamayan tedaviler, bulunamayan hastalıklarla gözden düşen ve bir daha asla güvenilemeyecek olan doktorla sadece birkaç dakika görüşmek için…

 -Dikkatinizi şu noktaya çekmek isterim ki bu görüşme asla yüz yüze olmaz çünkü bırakın en azından ateşine bakmak veya rahatsızlığını anlamak için formaliteden bile olsa dokunmayı suratını önündeki kâğıttan kaldırıp göz ucuyla da olsa size bakmaz bile.

 …zorlu bir yarış başlar.

 Asla öğrenemedik sıraya girmeyi, sessizce beklemeyi, uzun kuyruklarda sona kalınca kurnazlık yapıp öne geçemeyince bağırıp çağırmadan, kavga çıkarmadan, hakkına razı önündekine saygı göstermeyi.

 Kuyruk hastanede de olsa asla kocaman bir gürültü koparmadan, âlemin en yetkilisiymiş gibi sisteme, hayata, önüne çıkan her şeye ve herkese sayıp sövmeden beceremedik bir türlü sessizce beklemeyi.

 Hayır ağabeycim anladık kanın deli akıyor yanlışa, haksıza, adaletsizliğe alayına karşısın, tahammül edemezsin, sessiz kalamazsın da iki dakika sonra sıra gelince bir sonraki randevuya kadar hastanelerimizdeki sistem düzeliyor galiba.

 Sıra numarasını alınca, hastanede geçen bütün bir günden sonra kendinizi kapıdan atıp hafif bir rüzgârla temiz havaya çıktığınızı anlayınca bir oh çekerek ciğerlerinizi doldurduğunuz o nefes var ya işte onu alırsınız; ama o rahat nefesi erken aldığınızı çok değil beş dakikalık kısacık bir bekleyişten sonra önünüzde ardı arkası kesilmeyen saatler olacağı kafanıza dank edince, anlarsınız ki bu sadece ufak bir başlangıç.

 Oturacak bir yer bulacak kadar şanslıysanız etrafı yatışmış bir sinirle izlemeye koyulursunuz, eğer ayakta kaldıysanız uyuşmaya başlayan bacaklarınız birkaç saniyeyi birkaç dakika gibi hissettirebilir size.

 Önünüzden geçerken hafifçe işittiğiniz serum şişelerinden sarkan incecik hortumların uçlarındaki iğneler koluna batırılmış sedyelerdeki hastaların inlemeleri, aslında ne kadar güçlü ve sağlıklı olduğunuzu hissettirir. Bir de o sedyelerde yatan koskocaman adamların, genç çocukların röntgen odasından gelen bağırıp çağırmalarından çok tiz ağlama sesleri, gözlerinizden yaşlar boşanmasına neden olabilir.

 Tekerlekli sandalyede itilirken acısını hafifletmesi için acil doktoruna yalvaran âdeta yalvaran gözlerle bakan yaşlı teyzeleri görünce şükredersiniz.Eğer acil kapısından girecek kadar acillikseniz, gördükleriniz ruhunuzda derin bir olgunlaşma meydana getirir; çünkü insan burada kendinden önce ve kendinden daha çok başkasını düşünmeyi bilinçsizce gerçekleştirir. Durumunuz ve çektiğiniz acı ne olursa olsun asla, ortalıkta sallamaz tavırlarla dolaşıp onlarca hastaya bakan size o an bütün duyguları alınmış gibi görünen acil doktoruna size bir el atması için seslenemezsiniz bile çünkü o an siz dünyanın en güçlü ve en sağlıklı kişisinizdir.

 Bitmez tükenmez saatler geçirirken insanların çıkarları söz konusu olduğunda ne kadar acımasız, hoyrat olduklarına tanık olursunuz, duygularını yitirmeleri için bazen çıkarları olmasına bile gerek yoktur. Sözde işini yapan bir sekreter olanca kaprisiyle gelen hastalara bugün git yarın gel hesabı rahatça işini görmüyorum diyebilir.

 Öte yandan kendisinden küçük bir ricada bulunan bir hastayı keyfini bozup 3-5 dakikasını alma ihtimali olduğundan bir doktor kapı dışarı edebilir. Acillik bir durumda gittiğiniz kulak-burun-boğaz ünitesinden hiç abartısız 2 ay sonraya randevu verilebilirken, ultrasona girmek için 89 gün sonra bilmem kaçla kaç arası sıra sende denilebilir.

 Bu işin komikliğini dile getirdiğinizde ise sabahtan akşama bütün gün boyunca aynı yerde aynı şekilde oturmaktan ve hayatının monotonluğundan son derece sıkılmış, önündeki ekranda chatleşecek birini bulabilmek için gözünü dört açmış bekleyen ve muhtemelen menopoza girmesine ramak kalmasının da vermiş olduğu tatsızlığı kabullenemeyen orta yaş üstü kendince bakımlı bir hatun bütün çarpıklığıyla sistemin savunuculuğunu üstlenerek sizi kibarca azarlayıp, beğenmiyorsanız daha uygun yere gitmeniz için size öğütler verebilir.

 Daha uygun bir yer ha!

 Teşekkür edip dönerken, kapitalist bilip bilmediğiniz her şeyine de, şu ülkede var mı yok mu bir türlü anlayamadığınız sosyal devlet anlayışına da, gelmiş geçmiş tüm hükümetlere, iktidarlara, siyasetçilere de, sağlığına da, kurumunu da kuruluşuna da aklınıza ne gelirse artık her şeye ve hepsine toptan, bildiğiniz, duyduğunuz bütün küfürleri savurursunuz.

 Koridorda koşar adım yürürken hayatınız film şeridi gibi gözünüzün önünden geçer.

 Bir daha hastaneye ayak basmak mı?

 Asla!

 Geberirim daha iyi. Karşınıza çıkan ilk insana-beyaz önlüklü temizlikçi, güvenlik, görevli, kendini görevli sanan sistemi çözmüş tecrübeli hasta kim çıkarsa artık; sormak gelir içinizden:

 “Pardon! Morg tam olarak nerede acaba?!" 

Yazar Hakkında

Tolga Gündoğan

Online dergiler Online dergiler