
Eylemsiz Direniş - Halil Çiçekfidan
Eylemsizlik kuralının insan psikolojisine etkisinden bahsedeceğim. Maddenin içinde bulunduğu hareketi veya hareketsizliği devam ettirme istediği diye tanımlamıştık eylemsizliği. Otobüs ani fren yaptığında insanların öne doğru savrulması, eylemsizliğe verilen en bilinen örnektir ya, aslında ayrılıklar da böyledir. Her ayrılık, içinde bulunduğumuz durumun mecburi değişimine karşı direnmeye kalktığımızdan ağır gelir. Bir de sahiplenme duygumuzdan…
Yaşarken, insanların, mekanların ve zamanın değişebileceğini, güzel anların bir gün son bulabileceğini düşünmediğimizden “bu hal hep böyle devam edecek” gibi gelir, ta ki son gün gelene kadar. İşte o gün, ani fren yapan otobüstekiler gibi savruluruz, ne olur bitmesin dercesine…
Gariptir, içimiz burkularak geldiğimiz diyarlardan yine içimiz burkularak ayrılırız. Hani gelirken bütün sevdiklerimizi geride bırakmıştık.. Hani o vazgeçemeyeceklerimizden bir anda koparılmış gibi olmuştuk. Hani ayrıldıktan sonraki ilk günler nefesi ayrılık acısıyla birlikte içimize çekmiştik. Hani o günler hüzünlü şarkılarla yabancı diyarlarda yabancı güneşlerin batışını seyre dalmıştık. Yabancı kuşlar geçmişti üzerimizden. Hani biz de bir yabancıydık, en yabancıydık..
Sormayın bana bir şeyler, adres dahi olsa sormayın. Zaten dilinize de yabancıyım.. Anlamazsam utanırım. Bunca yalnızlık, böyle yabancılık, bir de ayrılık çok fazla…
Burada kediden çok sincap var, çocuktan çok evcil hayvan… Mayalar, Aztekler yok artık, Kızılderililer kovulmuşlar… Yerlilerden çok hispanikler var. Zenciler underground railroad’a bir özgürlük borçlular. Özgürlük bedava değil, evsizler bir istisna. Özgür oldukları için para alıyorlar.
Bir tutam zaman tozu ayrılıkların üzerinde inceden bir tabaka oluşturduktan sonra, güneş yemyeşil çimenlerin üzerine doğuyorsa, aydınlık günlerin öğleden sonralarında yapmak zorunda olduğun ödevlerin yoksa, sevdiklerin varsa ve umudun sana bir şeyler yazmak için zaman ayırıyorsa, dünya üzerinde hangi noktada ve kime ne kadar uzaklıkta olduğunun bir önemi kalmayıveriyor.
Tüm yabancılıkların birer birer ortadan kayboluyor, yabancı güneşlerin batışını bile sahipleniyorsun. Birkaç ay öncesine kadar adını bile bilmediğin iskelenin banklarında, kırk yıllık kasaba sakini gibi oturuyor, bir mekanın adresini verirken cadde isimlerinin başına “bizim” kelimesini de ekliyorsun. Bindiğin otobüslere “belediye otobüsü” gözüyle bakıp, indiğin duraklarda şıpsevdi sakızlarının çıkartmalarını arıyorsun, neredeyse…
Baş döndüren yüksek binalar sıradanlaşırken, bomba yüklü aracın bulunmasından kısa bir zaman sonra gittiğin Times Meydanı o kadar da heyecanlandırmıyor insanı. Hatta ikinci kez gördüğün Özgürlük Anıtı’nın yakınından geçerken durmaya bile tenezzül etmiyorsun. Milyonlarca İstanbullunun her gün yanından geçip de bakmadığı şaheserler misali…
Ve son günler geliyor..
Hani gelirken bıraktıkların vardı ya, özlemim dediklerin.. Buralara yabancıyım derken, yerlisi olduğun mekanların… Yemeklerine bile hasret kaldığın, tüm muhabbetlerinin temelini teşkil eden vatanın… Yabancılara anlatmaktan mutluluk duyduğun kültürün, tarihin, medeniyetin… Çiğ köftecilerin, işportacıların, simitçilerin, vapurların, camilerin, ezan seslerin… Kavuşuyorsun işte…
Peki bu hal ne?
Yine gelirkenki şarkılar, tavırlar, alınganlık ve kırılganlıklar…
Yüzünde tebessümle içten içe ağlayışlar…
Eylemsizlik işte, ne yaparsın? Savrulma aşamasındayım.
Bir zaman yine sormuşlardı, söylemiştim, yine söylüyorum…
Zaman ve mekan fark etmiyor.
Bütün sebepler mantık dahilinde bile olsa ben yine de “sevemedim vedaları…”
Yazar Hakkında

Halil Çiçekfidan
Ailenin ilk çocuğu olarak Fatsa’da doğdu, ardından kendini Çayyaka Köyü’nde buldu. Akşam ezanından sonra sokakta olmama ilkesiyle yeşillikler arasında bir çocukluk geçirdi. Süper solak olduğu halde sağ elle yemek yeme çalışmalarına kendini adadı ve başardı. İlkokulu İnegöl’de, liseyi Bursa Anadolu Lisesi’nde tamamladı. On sekiz yaşını henüz doldurmuşken kendini dil eğitimi için Washington D.C.’de buldu. Şimdilerde Galatasaray Üniversitesi'nde Kamu Hukuku Yüksek Lisans talebesi, FSMVÜ'de araştırma görevlisi. Annesine sesini yükseltip odadan hışımla dışarı çıkarken ayağının yine eşiğe çarpacağından emin.
Bu yazara ait diğer yazılar
- Hazine-i Hayalim - Halil Çiçekfidan
- Homoekonomikus'un Fedaileri - Halil Çiçekfidan
- Bu Şehir Masum - Halil Çiçekfidan
- Rüyaydı De, Ne Olursun - Halil Çiçekfidan
- Taviz Vermeden Uzlaşabilme Kültürü ve Yeni Anayasa - Halil Çiçekfidan
- Bir Ev Var Uzakta - Halil Çiçekfidan
- Defolu Hikaye - Halil Çiçekfidan
- Okurunun Yazarı - Halil Çiçekfidan
- İradeyi Kiraya Verme - Halil Çiçekfidan
- Üzüm Yeme Adabı | Halil Çiçekfidan