Said Doğrul

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

İlk ve orta öğrenimini, gözünü açtığı şehirde tamamladı. Hukuk okumak üzere Bursa akvaryumundan İstanbul deryasına kulaç attı. Bir müddet tiyatro ile oyalandı, üç-beş kısa filmimsi çekti. İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku yüksek lisans programında temaşager, aynı kurumda Sosyoloji lisans talebesi. Sıfat değil, eylem olarak ‘yazar’lığını, editörlüğünü de yaptığı Fikir Adası e-dergisinin yanı sıra, sair süreli yayınlarda sürdürüyor. Şu an ise uzak ülkelerde, davulun sesinin geldiği yeri bulmaya çalışıyor. İleride cennetlik olmak istiyor.

 

Kafa Kâğıdı:       |  

Kurban, muhtaç durumda bulunan insanları protein şampiyonu yapmak için kesilmez. Hz. İbrahim, oğlunun gırtlağına bıçağı dayadığında, akşama işkembe çorbası dağıtmayı planlamıyordu. Fiilin hikmeti, onun sebebi, yani illeti değildir. Maddi imkânları kısıtlı kimselere yardım etmek, zaten tek güne hasredilemez. Abd, ibadetini emrolunduğu için yapar, hikmet sonradan oyuna girer.

Rezzak-ı Rahîm'in emrini, kan dökücü bir ritüel olarak kabul eden kerrakelilere profan te'viller türetmek, ibadet mefhumunun özüne aykırı. Evet, İslamofobik hezeyanları tashih etmek önemli; ancak savunmacı ["apolojetik"] tavır, zihin erozyonunu genişletiyor. Ve İslam'ı, günün önkabulleriyle uyumu nispetinde 'makbûl' addetmeye zorluyor.

Hukuk fakültesini tutturan dostlar, tebrik ederim. Biraz vaktiniz varsa laflayalım. Diploması 'pahalı' bir bölümü kazandınız; dökülen saç telleri ve büyüyen göz torbalarını 4 (+∞) taksitle ödetiyorlar. Boyun ve sırt ağrıları tarifeye dâhil. Yine de kaz-tavuk ticaretinin tafsilatına pek girmeyelim. Omlet yapmak için yumurta kırmak gerek, biliyorsunuz.

Amfide sıra arkadaşınız olabilecek birkaç elemandan bahsedeceğim: the Hukukçu. Prizde unutulmuş gayeleri, bünyelerini ele geçirmiş olan bu hanzadelerin titrinden mücerret bir kimliği yoktur. Tek kelimeyle hırslı, iki kelimeyle çok hırslıdırlar. Duyguları tek şeritlidir, kişisel ilişkilerini 'sollama' kıstasıyla ele alırlar. Hobi olarak kuyu kazarlar. Kalın hukuk kitapları pazularını şişirir; ve evet, bilmek değil, bilinmek için okurlar.

Toplumun üzerinde konumlanmış olma sanrısı, bireylere seçkinlik hissi verir, ve radikalizmi, hatta şiddeti bu suretle meşrulaştırır.

Weber'in noterliğini yaptığı “meşru şiddet tekeli”nin devlete devri, iktidarın gayr-ı meşru görülmesi hâlinde iptal edilebilir mi? Adaletin olmadığı hükmüyle, manuel ayarlara dönülebilir mi? Hak talebinden hareketle, hukuka aykırı fiiller icra edilebilir mi?

Hak, bir savcının şakağında aranabilir mi?

Diğer disiplinlerin berisinde hukuk, sadece uzmanının icra edebileceği bir meslek hâline geldikçe, kolektif iradeden uzaklaşır. Netice itibariyle hukuk adamı 'spesifik' bilgisiyle cemiyetten ayrılırken; hak ve hukukuna bigane kalan toplum, adaletsiz edimlere karşı duyarsızlaşır.

Bir tecavüz vak'asını düşünün. Hukukun özümsendiği ["internal point of view"] toplum tahayyülünde, bireyler sağlıklı tepkiler verecek ve yasal mekanizma da mâ'şeri vicdana uygun bir sonuç bağlayacaktır. Nitekim hukukçu ile toplumun perspektifi bütünlük arz ettiği ölçüde -görece- isabetli kararlar verilecektir.

Oysa bugünü ele aldığımızda kanunlara yabancı, adalet fikrini içselleştirememiş bir yurttaş tablosu karşımıza çıkıyor. Âdil olmayan pek çok hükme rağmen, uyanan infial epey cılız kalıyor. Hukuka karşı alakasızlık, insanları umarsızlığa ve dolayısıyla sorumsuz davranmaya itiyor.

Mimiklerinin kontrolünü kaybetmemek için insanüstü bir çaba sarf eden babamın, ilk defa gözlerinden yaşlar aktığını gördüm o günEn ağlamaklı ve güçsüz haliyle, güçlü olmamı söyleyen annemilk defa bana dakikalarca sarıldı. On sekiz yıldır kullandığım odamdan çantamı alıp çıkmak ilk defa hiç olmadığı kadar zor geldi.

Bir süre sonra 09.30 İstanbul otobüsü hareket etti.

Ve artık söylenen şey “hoşçakal” değil, “elveda”.

Eleştiri, çözümsüzlüğe karşı açılmış bir çeşit grev pankartıdır. Müstehzi bir tavırla gülümseyen cümleler, tüm karşıtlığıyla birer isyan bayrağıdır. Sarkastik jargon ile söylenen sözler, hayata tutulmuş berrak aynalardır.

Eleştirilmek istemiyorsanız, hiçbir şey yapmamanız yeterlidir.

Eleştiriye tahammül edemiyorsanız, hazımsızlığa yönelik bir ilaç edinmeniz gerekir.

Eleştireni tehdit ediyorsanız, bilinçaltınızda hala ergenlik sanrıları taşıyor veya kabadayılık sendromu yaşıyor ya da içinizde despotik dürtüler barındırıyorsunuz demektir.

Online dergiler Online dergiler