İlker Gelik

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Bu suç ikimizin.

Aslında sırf seninle aynı zamirde tamlanabilmek için ortak oluyorum suçuna.

Bu aşkta suçlu olan sensin.

Giden de,arada sırada "acaba n’apıyordur?" diye düşünerek hal hatır sormayan da.. 

Üzmüyorum kendimi, sen hele bi' yan da.. Anlayacaksın halimi.

İnan, seni seven en masumudur Dünya’nın. Çünkü saçların,

İnsanların içindeki tüm kötü niyetleri savurur rüzgârıyla.

Seni seven günahsızdır, ellerinle okşamadıkça..

Şimdi hiç kimseyim senin için.

 

Ve sen, benden başka herkesin.

Olsun..

Seni sevmem için görmeme gerek yok. Allah’ın varlığına inanlardanım.

Dokunup, nefesini nefesimde hissedemediğimle yaşıyorum bu aşkı.

Ben Allah'tan biraz daha az sevdim seni. Bu yüzden tahammül edemiyorum seni başkasıyla nefes nefese görmeye..

Senden önce Allah'sız olduğumu fark ettim.

Şimdi tek sızım sensin.

Dindirecek olan da,dine döndürecek olan da..

Cehennem ateşi yerine,yokluğunun ateşiyle yanmayı tercih ediyorum,

Hakkımda yalan söyleyip günahımı al lütfen..

 

Tamam,kabul ediyorum. "Bu kadar da salak olunmaz ki!" diyorsun.

Ne yapayım,elimden gelen bu.Giden ise,

Annenin "şunları al" dediğinde;uzattığın on parmaklı o iki marifet yumağı.

Kalbini saymazsak,seni tamamen kaybetmiş sayılmam.

 

+ Sen ve ben,belki yeniden birlikte olabiliriz.

- Benimle olmak için değil,intikam almak istediğin için söylüyorsun bunu.

+ Hayır, seni seviyorum.

- Yalan,benden nefret ediyorsun.

+ Ben sadece insanlardan nefret ederim..

 

Sen ve sevgilin;hiç ilgilendirmiyorsunuz beni.

Tenin başkasına değiyor,kalbinin hala kalbime değdiği gibi.

Ben hala yeni gibi hayal ediyorum eski günlerimizi.

Oysa biz mükemmeldik,bükülmezdik.

Ve en çok,sevdirmezdik kendimizi..

 

Şimdi sen mükemmele sahipsin,

Vücudunun her noktasına temas edebilecek kadar,

Değerli bir ele..

 

Olsun..

 

Senin eline dokunduysa; bükemediğim eli de öperim.

 

"Özür dilemek büyüklüktür"

Ağladığımı göz önünde bulundurursak,gözyaşım senden büyük.

Hata yaptıysam,vücut hatların çıkarmıştır baştan.

Özür dilerim o yüzden.

Affet,bir doğal afet gibi savurup geçme felaketini.

 

Ziyaretine geldim dün.

Masum uykunun başucunda duran sehpaya telefon numaramı bıraktım.

 

Özgürlüğümü kısıtlamanı istiyorum.

 

Aramızdaki duygu hatlarında sorun var.

Yaptığımız hatalar da..

Çevirdiğin numaraların arasında,numaramın da olmasını istiyorum.

Hatalıysam lütfen ara..

Hayatı yaşamaya başladığını düşündüğünde, ölebileceğin aklına gelsin. Dünya’da, aileni ve tüm sevdiklerini gömebilecek kadar toprak var.

Şans yüzüne gülerken, o gülüşün ardındaki kinayeyi sez.Ağlayabileceğini hatırla..

Ağlamak utanç değil ama, mutluluğa sarılmasını da bilmeli insan..

Aşk,mutluluk olabilir elbet. Fakat aşk değildir mutluluğun tanımı..

Ve bazen, sevgilisinden çok; ona değer veren birini yanında ister insan.

O olmasa, hayatta bir şeyin değişmeyeceğini düşünür ama,o insanın verdiği değer olmayınca;paha biçilir hayatına.Değersizleşir duyguları..

Aşk üzülmektir, fakat hayattaki en büyük üzüntü,aşk değildir..

Aşkın değil, Allah’ın peşinden koşmak gerek.

Ki, attığın 1 adım;2 adım yaklaşmaktır O'na..

Aşk yolunda yorulmak, pişmanlıktır.Allah yolunda ise,sevap şişmanlığı..

Epey zaman oldu bana değer veren birini kaybedeli. Üstelik bu değer karşısında, bir şey vermem gerekmiyordu.

Beni sadece ben olduğum için seven insanın, kıymetini bilemedim.

Babam öldü benim..

Üstelik eve son gelişinde evde değildim. Eğlenmekle meşguldüm, bir yere kaçmıyordu ya..

Onun yanında olmak varken, başkalarıyla birlikte olmama gocunmazdı.

Gençliğime verirdi anlayışsızlığımı. Gençliğini, gençliğime vermişliği de vardı önceden.

Küçük bir çocuktum ben. Ölümün; uykudan biraz fazla süren bir eylem olduğunu sanıyordum. Daha önce görmemiştim ki hiç.. 

Babam öldü benim.

Üstelik gitmeden evvel 3 ay boyunca yetecek harçlığımı da bırakmıştı.3 ay sonra hayatımın normale döneceğinden emindi.

Zaten önceden de normalmiş benim hayatım. Anormale dönünce anladım..

Hayatıma mutluluk kavramını getiren insanı kaybettim ben. Şimdi nereye baksam, yok.

O,değerini bilmediğim mutluluğu da aldı giderken..

Üzülmemi istemezdi ama, üzülüyorum. Zaten o varken de, ne dese aksini yapardım inadına.

Severdim ama, sevdirmezdim kendimi.

Uğruna öleceğim insanın, ölüsüne dokundum.

Yemekte bile istemezken acıyı, böylesine nasıl dayanabilirdim?..

Dayanamadım. İçler acısı halimi görünce sevmek istedi herkes.

Kimi sevdiysem, dayandı..

Ve şimdi,

Hayattayken su vermeye üşendiğim insanın,

Toprağına avuçlarımla su ikram ediyorum..

Allah kabul etsin, beni..

yanına.

Bugün çok ağlamak istedim aşkım. Gözlerim morarana kadar değil,gözlerim çıkana kadar.. 

Ağlamak istedim, seninle konuştum. Bir duble sigara daha doldurdum, paketler dolusu rakı yedim. Çok sarhoş oldum aşkım. Ama bak, yine kavuşamadım sana.. Bir aklıma gelişin var, hiç sorma. Akıl diyorsam lafın gelişi, öyle uğruyorsun bazen boşluğuma sonra bir bakıyorsun ki, burası boş,ben gideyim diyorsun.. Ne güzel de konuşuyorsun yalan yanlış, gitmen için önce gelmen gerekiyor güzelim.. Bir aklıma gelişin var dedim, bir de yanıma gelmeyişin.. Güçsüz olduğunu söylüyorsun, haklısın, olabilir fakat; koşmaktan da bıkmıyorsun sevdiğinin peşinden. Gel dinlen diyorum, kalbim müsait.. Gelmiyorsun. Gelmediğin yetmiyormuş gibi, başkalarına yetmeye çalışıyorsun..

Ben bugün çok ağlamak istedim aşkım. Hıçkırmaktan dilim tutuluncaya kadar.. Dudaklarınla dilimi tutuncaya kadar ağlamak istedim. Sapıklıksa bu söylediğim, o çok sevdiğin hayatının üzerinde tepinmeye biraz ara versin; kaldır üzerinden ve doğrul. Öyle anla beni.. Anlamıyorsan da ağlama beni. Vicdan azabı, gurur, cesaret bunların hepsi yalan, palavra. Vicdan azabı dediğin; büyük sevgiler peşinde koşarken başkalarına çarpıp düşürdüğünde özür dilemekse, bırak yerde kalayım. Çünkü size yukarıdan bakınca hiçbir şeye benzemiyorsunuz.. 

Gurur denilen şey, kaç harfte yıkılıyor biliyor musun? Kaç kelime, gururu intihara sürüklemeye yeterli?..  Şimdi abartmış gibi olmayayım ama, bende ki öyle bir gurur ki,  domino taşlarından yapılan büyük bir kule gibi.. Tek bir şey söylemene gerek kalmadan, nefesinle bile yıkılacak cinsten. 

Özür dilerim aşkım. Senin için bunca kelimeyi yan yana getirebiliyorken, seni yanıma getirebilmenin yolunu bir türlü bulamıyorum. Bu benim suçum..

Cesaretim de yok aşkının esareti olmaya. Hayatım öylesine karanlık ki, şimdi birine gitmeye çalışsam korkularıma takılır yere düşerim. Ölmeye cesaretim yok. Ama sen bu yazıyı, başını dik tutarak oku. Çünkü intihar mektubu kime yazılmışsa, intihar eden için tek değerli varlık O’dur..

Öğleden kalan kırgınlığımız vardı birbirimize. Konuşmuyorduk. Ne o arıyor, ne de ben arıyordum..

Derken akşam oldu. Akşam olduğunda çok yalnız olurum ben. Gecenin karanlığı yetmez. Hep biri olsun isterim yakınımda. O gece o vardı. Beraber ağlıyor, beraber gülüyorduk. Seviyordum ve bunu her seferinde dile getiriyordum.

Aradım.. Açmadı.

Yine aradım.. Yine açmadı.

Üçüncü kez aradığımda meşgule attı ve aradan on dakika geçtiğinde mesaj geldi telefonuma. Uzunca bir mesajdı. Okumaya başlarken, son satırını okumaya ömrüm yetmeyecek diye düşündüm. 3.kez okuyordum mesajı. Anlamamıştım ne demek istediğini. Ya da salağa yatıyordum işte ne bileyim. Sonuç olarak,istemeyerekte olsa o mesajı okudum ve anladım. Bana ait olamamaktan bahsediyordu ve son cümlesinde de hoşça kal’a benzer samimiyetsiz ve bir o kadar da pislik bir cümle kurmuştu. Hak etmediğimi söyleyip,bunu yapmamasını rica ettim. Ricamın rengi yalvarır gibiydi..

Dediğimi dinlemedi.Beni de istemedi sonra.. Gitmekten bahsetti. Başkasını sevdiğinden.. Sözlerinin peşi sıra gelen “irtibatı keselim” cümlesi olacaktı ki, konuşmasına izin vermedim.

O’na bir fotoğraf gönderdim. Bileğimin fotoğrafıydı.Kan boşalarak orgazm yaşayan bileğimin.Kesik bileğimin. Kesik geleceğimin..

“Gözümden düştün” dedi. Utandım.. Gözünden düşerken dudaklarına değmiş olmalıydım.. 7 tane kanayan çiziğe sahiptim artık. İsteyerek belirlediğim bir rakam değildi. O omzumda ağlarken de 7 sigara içeceğimi daha önce belirlememiştim. Her şey tesadüftü. O’nun bana gelişinden başlayıp, gidişine kadar…

-Ne yaptın sen o kolunun hali ne!?

+Jilet yoktu,anahtarla bu kadar kesebildim.

-Bu kadar çocuksun işte sen kendini o hale düşürecek kadar aptal ve bencil bir insansın.  Gözümde o keşlerden bir farkın kalmadı.

+Neydim ki ben senin gözünde? Yoruldum gerçekten. Seni beklemekten, özlemekten.. Benimle konuşmadığın her dakika “acaba ne yapıyor” diye düşünerek delirmekten, sen ona seni seviyorum derken seni kıskanmaktan yoruldum.

-Çıkıyorum hayatından. Böylesi daha iyi olacak, en azından gözünün önünde olmayacağım böylece sen de çıldırmayacaksın.Benim yüzümden üzülmeyecek,böyle saçma sapan şeylere girişmeyeceksin. Özür dilerim.. Ayağa kalkman için senden uzaklaşmam gerek. Lütfen affet beni..

+Yemin ediyorum o çizikleri daha derine atarım!

-Beni bununla mı tehdit ediyorsun? Bunun zoruyla mı kalayım seninle?

+Beni sensiz bırakma..

-(…)

+Cevap ver.

-(…)

+Bu beni 4. terk edişin. Bu son olmasın. Daha çok terk et beni. Terk et ama temelli gitme. Ben bunu hak etmedim.

-(…)

Kopardın bütün parçalarımı. Bileğimi ben kesmedim. Sen kalbimi kırarken, saçılan parçalarım sana isabet etmesin diye elimi,kolumu siper ederken kesildi hepsi. Kan bileğimden değil, gözlerimden aktı. Seni anlamadım ben. Kan ağladım. Ben kan ağladım, sen kustun. Beni kustun içinden. Dudaklarımın kirini temizlemek istedin dudaklarından.

Bir gece de kopardın beni kendinden. Kafamı kopartsan bu kadar canım yanmazdı doğrusu.. Ağlamaya çalışıyorken seni, telefonumun müzik listesinde sıradaki parça girdi kanıma. “Mabel Matiz – Şüpheli Şarkının Şairi”.. Sustum. Sustum ve gözyaşlarımı silip ayağa kalktım. Kanayan bileğimi temizledim ve gülümsedim. Ulan dedim.. Nasıl da darma duman ettin beni.. Sigara içmek istedim, daha önce sana içmeyeceğimi söylemiştim. Sözümde durdum ve içmedim. Mutfağa gittim, soğuk su içtim. Sonra tuvalete gittim ve işedim. İşerken çok mutlu olurum ben. Öyle de oldum.  İzlediğim filmin hoşuma giden bir repliği vardı. Şöyle diyordu;“O gece oturup düşündüm. Oğlum dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte.”

Ben bu gece o repliği ezberledim. Yedirdim hatta kendime.

Artık hiçbir şeyin değilim. Deli gibi hesap sorarken, hatır bile soramayacağız artık birbirimize. Ne sesini duyabilecek, ne de aynı evde yaşayabilmenin hayalini kurabileceğiz. Sen.. Hayalimde bile olmayacaksın artık. Sigaramın dumanı, biramın köpüğü, yazdığım şiirlerin kafiyesi olacaksın anca.

Seni ömrün boyunca unutmayacağım kelebeğim. Çünkü bir gün de unutacak kadar ne ben geri zekâlıyım, ne de sen bu kadar dürüstlükten uzak.. Eğer olur da özlersen, ya sıkarsa canını birileri; gideceğin uzaklara, ağlayacağın sevinçlerine çağır beni..

Sevgili Barış,

Nasılsın? Uzun zamandır Dünya'ya gelmiyorsun. Bir sıkıntın, derdin veya bize küskünlüğün yoktur umarım. Bizi soracak olursan, çok iyiyiz diyebileceğimiz kadar iyi değiliz maalesef. Burada işler ve insanlar çok karışık. Her gün çocuklarımız ve gençlerimiz birer birer göç ediyor maneviyata. Füzeler patlıyor, insanlar kaçırılıyor, devlet büyükleri birbirleriyle şakalaşıyor ve ne yazık ki biz sadece izlemekle yetinebiliyoruz. Elimizden bir şey gelmiyor. 

Küresel ısınıyor, doğalgaz sorunları yüzünden savaş eşiğine geliyoruz. Bazen o eşikten içeri girdiğimiz de oluyor ama neyse..

Yokluğun bizi yaralıyor. Sömürge topraklarında açlıktan, batı kesiminde ise obeziteden ölüyorlar. Bu sana ne çağrıştırıyor bilemem ama, lütfen bu çağrılara kulak ver. Kimi yerde dökülen kanları içenler varken, kimi yerde dökülen kanların üstüne içilen soğuk sular, dökülen kanların bağ sahiplerinin de başından aşağı dökülen kaynar sular var.

Bu durumun sorumlusu sensin ama suçlusu kesinlikle değilsin. Çünkü seni biz kovduk. Paraya olan düşkünlüğümüz insanlık değerleri açısından oldukça fazlalaşmıştı ve bu; senin aramızdan ayrılmana sebep olmuştu.. Bunun farkındayız ve asla seni suçlamıyoruz.

Barış, özleminin Dünya ekonomisi üzerinde her geçen gün daha çok etkisi görülüyor. Döviz yükseliyor, katma değer vergileri yükseliyor, hisse senedi endeksleri yükseliyor ve bu tür değerlerin yükselişi; insanlığı alçakta bırakıyor.

İnsanlık ölüyor Barış! Varlığında espri amaçlı kurduğumuz klişe cümlelerin hepsini bugün ağlayarak söylüyoruz. 

Sevgili Barış, 

Yokluğunda dökülen kanların içinde boğulmak üzereyiz. Senden ufak bir ricamız var. Seni çok özledik. Varlığında geçirilen onca mutlu günün hatrına, seni tekrar Dünya'ya davet ediyoruz. Bizi kırmayacağından eminim. Lütfen tekrar aramıza döner misin?

Ellerini yukarı kaldır, sana tutuklanacağım. 

Bir suç gibi işliyorum seni kalbime.Hislerimin duruşma salonlarında ciddi kararlar alınıyor.Seni içinde barındıran bütün yasalarını değiştiriyorum gönlümün.Yeni yasa tasarısı önerilirken, yeni yaslardan uzakta büyütüyorum gözlerimin bebeğini.Aşk ve gurur işlerini birbirinden ayırıyorum,laiklik getirilen duygularımın lal olmaması için.. İsyan çıkarıyorum, anarşistlik yapıyorum benimle ilgili aldığın kararlarda. Çünkü küfür etmek düşünce özgürlüğüdür ülkemizde. Hükümeti düşürmek bir imzaya bakıyor, nasılsa anarşistliğin adı özgürlük.. Gönlümün büyük caddelerine pankartlar asıyorum seninle ilgili. Sağ ve sol diye ikiye bölünüyoruz, sen tam ortada kalıp parçalanıyorsun. İçim el vermiyor, ellerini vermiyorsun diye..

Ellerini yukarı kaldır, gözaltıma alacağım seni. 

İşlediğin hangi suç yüzünden bana verildiğini bilmiyorum ama, kimsenin alamayacağı kesin.Seninle ilgili konularda en büyük diktatörüm ben."Ne dersem o!" diye haykırmam meydanlarda, kulağına fısıldarım sessizce: Ne dersem sen.. Demokrasiyi değdirmem vücudumun herhangi bir hücresine, kalbim seni seçerken herhangi birinin kararı etkili olmaz. Ben ne dersem sen olursun, sen ne istersen de ben..

Ellerini yukarı kaldır, gökyüzüne hakim ilan edeceğim seni.

Vücut iklimimin doğa olaylarına hükmedeceksin.İstediğinde yağmur yağdıracağım gözlerimden, dilediğinde güneş olup yakacak kalbimdeki sevgin. Sonbaharımda dökülürken saçlarım, sen yanımda olacaksın. Tomurcuk gibi kapanan kalbim, çiçek açacak sen öpünce. Birlikte baharlar yetiştireceğiz. Hani nasıl diyordu şarkıda, "Sana ben; şiirler, sözler büyüttüm..." Sana ben hararetli geçecek kış sevgisi büyüttüm..  

Ellerini yukarı kaldır ve de ki: Seni bu kadar seviyorum..

Online dergiler Online dergiler